Her nereden gelirse gelsin, nidâ-i hâcete lebbeyk-zendir; sırr-ı tevhid namına etrafı görüştürür. Zîhayat her harfi, herbir cümleye müteveccih birer yüzü, hem de nâzır birer gözü baktırır.

• • •

Güneşin hareketi cazibe içindir, cazibe istikrar-ı manzumesi içindir

Güneş bir meyvedardır; silkinir, tâ düşmesin müncezip seyyar olan yemişleri. Ger sükûtuyla sükûnet eylese, cezbe kaçar, ağlar fezada muntazam meczupları.
• • •

Küçük Şeyler büyük şeylerle merbuttur

Sivrisinek gözünü halk eyleyendir mutlaka güneşi, hem kehkeşi halk eylemiş. Pirenin midesini tanzim edendir mutlaka manzume-i şemsiyeyi nazm eylemiş. Gözde rü’yet, midede hem ihtiyacı derc edendir mutlaka semâ gözüne ziya sürmesi çekmiş, zemin yüzüne gıda sofrası sermiş.
• • •

Kâinatın nazmında büyük bir i’caz var

Kâinatın gör ki telifinde bir i’caz var. Ger bütün esbab-ı tabiiye bi’l-farzı’l-muhal ola herbiri muktedir bir fâil-i muhtar, o i’câza karşı nihayet acz ile bil’imtisal ederek secde ki:

سُبْحَانَكَ لاَ قُدْرَةَ فِينَا رَبَّـنَا اَنْتَ الْقَدِيرُ اْلاَزَلِىُّ ذُوالْجَلاَلِ 1

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Seni her türlü noksan sıfattan tenzih ederiz, ey Rabbimiz! Sen ezelî Kadîrsin ve celâl sahibisin.”
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Otuz Üçüncü Söz / Sonraki Risale: Konferans
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : âcizlik, güçsüzlük
bi’l-farzı’l-muhal : imkansız olan bir şeyin olduğunu varsayarak
bil’imtisal : uygulayarak
cazibe : çekim
cezbe : çekim gücü
derc etmek : yerleştirmek
esbab-ı tabiiye : tabiî, doğal sebepler
fâil-i muhtar : dilediğini yapmakta serbest olan
feza : uzay
ger : eğer
halk eylemek : yaratmak
i’câz : mu’cizelik, başkalarını acze düşürecek derecede olağanüstü olma
istikrar-ı manzume : sistemin istikrarı, kararlılığı
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kehkeş : samanyolu galaksisi
kudret : İlâhî güç, iktidar
lebbeyk-zen : buyurun diyen
manzume-i şemsiye : güneş sistemi
meczup : cezbedilmiş, çekilmiş
merbut : bağlı
meyvedar : meyveli, verimli
muktedir : güç ve kudret sahibi ve dilediği şeyi yapabilen
muntazam : düzenli
müncezip : cezbedilmiş, çekilmiş
müsavi : eşit, denk
müteveccih : yönelik, yönelmiş
nam : ad
nâzır : bakan, gözeten
nazm eylemek : dizmek, tertiplemek
nazm : diziliş, tertip
nidâ-i hâcet : ihtiyaç sesi
nihayet : son
nisbet : oran, kıyas
rü’yet : görme
semâ : gök
seyyar : gezici, hareketli
sırr-ı tevhid : herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanmanın sırrı
sükûnet : durgunluk, hareketsizlik
sükût : sessiz kalma, susma
tanzim : düzenleme
telif : yazılış
zemin : yer
zîhayat : canlı
ziya : ışık
Yükleniyor...