Nasrâniyet İslâmiyete teslim olacak

Nasrâniyet intıfâ, ya ıstıfâ bulacak. İslâma karşı teslim olup terk-i silâh edecek. Mükerreren yırtıldı, Purutluğa tâ geldi, Purutlukta görmedi ona salâh verecek.

Perde yine yırtıldı, mutlak dalâle düştü. Bir kısmı lâkin bazı yakınlaştı tevhide; onda felâh görecek. Hazırlanır şimdiden HAŞİYE yırtılmaya başlıyor. Sönmezse safvet bulup İslâma mal olacak.

Bu bir sırr-ı azîmdir. Ona remz ve işaret: Fahr-i Rusul demiştir, “İsâ, şer’im ile amel edip ümmetimden olacak.”1
• • •

Tebeî nazar, muhali mümkün görür

Meşhurdur ki, îdin hilâline bakardı cemaat-i kesire. Kimse birşey görmedi.

Zevâlî bir ihtiyar yemin etti ki, “Gördüm.” Halbuki gördüğü, kirpiğinin takavvüs etmiş beyaz bir kılı idi.

O kıl oldu onun hilâli. O mukavves kıl nerede? Hilâl olmuş kamer nerede? Ger anladın şu remzi, zerrattaki harekât, kirpik-i aklın olmuş, birer kıl-ı zulmettar, kör etmiş maddî gözü.

Teşkil-i cümle envâ fâilini göremez, düşer başına dalâl.

O hareket nerede, Nazzâm-ı kevn nerede? Onu ona vehmetmek muhaldir ender muhal!
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Bu dehşetli Harb-i Umumî neticesindeki vaziyete işaret eder. Belki İkinci Harb-i Umumîden tam haber verir.
1 : bk. Buhârî, Enbiyâ 49, Büyû’ 102, Mezâlim 31; Müslim, Îman 24-247; Ebû Dâvûd, Melâhim 14; Tirmizî Fiten 54; İbni Mâce, Fiten 33; Müsned 2:240-272;
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Otuz Üçüncü Söz / Sonraki Risale: Konferans
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

avâm : halk
âyine : ayna
burhan : güçlü delil
cemaat-i kesire : büyük bir topluluk
cumhur : çoğunluk
dalâl : hak yoldan sapkınlık, inançsızlık
dehşetli : korkunç
Fahr-i Rusul : bütün peygamberlerin övünç kaynağı Hz. Muhammed
fâil : işi yapan
felâh : kurtuluş
ger : eğer
Harb-i Umumî : I. Dünya Savaşı
harekât : hareketler
hilâl : yay biçimindeki ay
îd : bayram
imtisal : uyma
kamer : ay
kıl-ı zulmettar : büyük bir hakikatin önünü kapatan bir kıl
kirpik-i akl : akıl kirpiği
kudsiyet : kusur ve noksandan uzak oluş, kutsallık
mehaz : kaynak
muhal ender muhal : imkansızlık içinde imkansızlık
muhal : olması imkânsız
mukavves : yay şeklinde
mutlak : kesin
mükerreren : defalarca, tekrarla
mümkün : olabilir
nazar : bakış
Nazzâm-ı kevn : kâinata ve bütün varlık âlemine düzen veren Allah
Purutluk : Protestanlık
remz : işaret
safvet : safilik, pâklık
salâh : iyileşme, düzelme
sırr-ı azîm : büyük sır
şer’ : şeriat, Allah tarafından bildirilen İlâhî emir ve yasaklara dayanan hükümlerin hepsi
şevk-i itaat : itaat etme arzusu, isteği
takavvüs : yay gibi olma
tebeî : dolaylı, başka bir şeye tabi olan
teşkil-i cümle envâ : bütün türleri meydana getirme
tevhid : birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma
umum : bütün, genel
ümmet : Hz. Peygambere inanıp onun yolundan giden mü’minler
vehmetmek : vehme kapılmak, kuruntulanmak
zerrat : zerreler, atomlar
zevâlî : geçip gidici, ölüme yakın
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...