Zaaf hasmı teşci eder; Allah abdini tecrübe eder, abd Allah’ını tecrübe edemez

Ey hâif ve hem zaif! Havf ve za’fın beyhude, hem senin aleyhinde tesirât-ı haricî teşcî eder, celb eder.

Ey vesveseli vehham! Muhakkak bir maslahat, mazarrat-ı mevhume için feda edilmez. Sana lâzım hareket; netice Allah’ındır. İşine karışılmaz. Allah çeker abdini meydan-ı imtihana. “Böyle yaparsan eğer, böyle yaparım” der. Abd ise hiç yapamaz Allah’ını tecrübe. “Rabbim muvaffak etsin; ben de bunu işlerim” dese tecavüz eder.

İsâ’ya demiş şeytan: “Madem herşeyi O yapar. Kader birdir, değişmez. Dağdan kendini at. O da sana ne yapar?” İsâ dedi: “Ey mel’un! Abd edemez Rabbini tecrübe ve imtihan.”
• • •

Beğendiğin şeyde ifrat etme

Bir derdin dermanı başka derde dert olur. Panzehiri zehir olur. Derman hadden geçerse dert getirir, öldürür.
• • •

İnadın gözü, meleği şeytan görür

İnadın işi budur: Şeytan yardım ederse birisine “melek” der, rahmeti de okutur. Muhalif tarafında eğer meleği görse, libasını değişmiş onu şeytan zanneder; adâvet, lânet eder.
• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Otuz Üçüncü Söz / Sonraki Risale: Konferans
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

abd : kul
adâvet : düşmanlık
âdemî : insanoğlu
benî-Âdem : Âdemoğulları, insanlık
beyhude : boşuna, faydasız
celb etmek : kendine çekmek
had : sınır, çizgi
hâif : korkak
hasm : düşman
havf : korku
heves : gelip geçici arzu ve istekler
hodgâmî : bencil, kendini düşünen
ifrat : aşırılık
imhâ : yok etme
iptal-i hak : hakkın ortadan kaldırılması
iptal-i hakk-ı nev’ : bir türe ait hakkın ortadan kaldırılması
iraka-i dem : kan akıtılması
ismet-i beşer : insanlığın masumluğu, suçsuzluğu
kader : Allah’ın meydana gelecek hadiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması
lâkin : fakat, ama
libas : elbise
mâni : engel
maslahat : fayda, yarar
mazarrat-ı mevhume : gerçekte var olmayan, hayalî zararlar
mel’un : lanetlenmiş
meydan-ı imtihan : imtihan meydanı
misl : benzer
muhalif : zıt, karşıt
muvaffak : başarılı
nazir : benzer, eş
Rab : herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah
şahs-ı vahid : bir tek şahıs
tesirât-ı haricî : dış tesirler, etkenler
teşcî : cesaretlendirme
umum : bütün
vehham : aşırı derecede vehimli, kuruntulu
vesveseli : kuruntulu
zaaf : zayıflık, güçsüzlük
zevâl-i ismet : gühasızlığın sona ermesi
Yükleniyor...