Hakkı bulduktan sonra ehak için ihtilâfı çıkarma

Ey talib-i hakikat! Madem hakta ittifak, ehakta ihtilâftır. Bazan hak, ehaktan ehaktır. Hem de olur hasen, ahsenden ahsen.
• • •

İslâmiyet, selm ve müsalemettir; dahilde nizâ ve husumet istemez

Ey âlem-i İslâmî! Hayatın ittihadda. Ger ittihad istersen, düsturun bu olmalı:

Hüve’l-hakku yerine hüve hakkun olmalı; hüve’l-hasen yerine hüve’l-ahsen olmalı.

Her Müslim kendi meslek, mezhebine demeli: “İşte bu haktır; başkasına ilişmem. Başkaları güzelse, benim en güzelidir.”

Dememeli: “Budur hak; başkaları battaldır. Ya yalnız benimkidir güzeli; başkaları yanlıştır, hem çirkindir.”

Zihniyet-i inhisar, hubb-u nefisten geliyor. Sonra maraz oluyor; nizâ ondan çıkıyor.

Dert ile dermanlar

Taaddüdü hak olur; hak da taaddüt eder. Hâcat ve ağdiyenin tenevvüü hak olur; hak da tenevvü eder.

İstidat, terbiyeler tekessürü hak olur; hak da tekessür eder. Bir madde-i vâhide, hem zehir ve hem panzehir.

İki mizaca göre mesâil-i fer’îde hakikat sabit değil; izafî ve mürekkep. Mükellefîn mizaçlar ona bir hisse verip ona göre ederek tahakkuk ve terekküp, her mezhebin sahibi mühmel mutlak hükmeder.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Otuz Üçüncü Söz / Sonraki Risale: Konferans
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ağdiye : gıdalar
ahsen : en güzel, daha güzel
âlem-i İslâmî : İslâm dünyası
battal : hak olmayan, gerçek dışı
dahilde : içeride
düstur : prensip, kural
ehak : en doğru, daha doğru
ger : eğer
hâcat : ihtiyaçlar
hak : doğru, gerçek
hakikat : doğru, gerçek
hasen : güzel
hubb-u nefis : kendini beğenme, nefse düşkünlük
hudud : sınır
husumet : düşmanlık
hüve hakkun : o haktır
hüve’l-ahsen : o en güzeldir
hüve’l-hakku : sadece o haktır
hüve’l-hasen : sadece o güzeldir
ihtilâf : uyuşmazlık, ayrılık
istidat : kabiliyet, yetenek
ittifak : uyum içinde birleşme, birlik
ittihad : birleşme, birlik
izafî : göreceli
madde-i vâhide : bir tek madde
maraz : hastalık
mesâil-i fer’î : teferruata dair meseleler
meslek : usül, metod
mezhep : dinde tutulan yol
mizaç : yaratılış, tabiat
mutlak : kesin, sınırsız
mühmel : ihmale uğramış
mükellefîn : mükellef olanlar, yükümlüler
mürekkep : birden fazla unsurdan oluşmuş bileşik
müsalemet : barış ve huzur içinde olma
Müslim : Müslüman
nizâ : kavga, uyuşmazlık
selm : barış
taaddüd : çokluk, birden fazla olma
taassub-u mezhebî : bir mezhebe aşırı derecede bağlılık
tahakkuk : gerçekleşme
talib-i hakikat : gerçeği talep eden, isteyen
tâmim : umumîleştirme, herkese yayma
tayin etme : belirleme, belirli kılma
tekessür : çoğalma
temayül-ü mizac : mizacın bir tarafa yönelmesi
tenevvü : çeşitlilik
terekküp : birleşme
zihniyet-i inhisar : tekelleştirme anlayışı
Yükleniyor...