Meziyetin varsa hafâ türâbında kalsın, tâ neşvünemâ bulsun

Ey zîhassa-i meşhure, taayyünle zulmetme. Ger perde-i hafânın altında sen kalırsan, ihvânına verirsin ihsan ve bereketi.

Herbir ihvânın altında sen çıkması, hem de o sen olması imkân ve ihtimali, herbirine celb eder bir nazar-ı hürmeti.

Eğer taayyün edip perde altından çıksan, mükerrem iken altında, üstünde zalim olursun. Güneş iken orada, burada gölge edersin, ihvânını düşürttürüp hem nazar-ı hürmetten. Demek taayyün ve teşahhus zalim birer emirdir. Sahih doğru böyle ise, hem de böyle görürsün.

Nerede kaldı yalancı tasannu ve riyâ ile kisb-i teşahhus-u şöhret? İşte bir sırr-ı azîm ki hikmet-i İlâhî, hem o nizam-ı ahsen.

Bir ferd-i fevkalâde, kendi nev’i içinde setr ile perde çeker, bununla kıymet verdirir, hem de eder müstahsen.

İşte sana misali: İnsan içinde veli,1 ömür içinde ecel,2 olmuş meçhul ve mühmel. Cumada müstetirdir bir saat, kabul olur dua edersen.3

Ramazan’da münteşir bir leyle-i zû-kadîr.4 Esmâü’l-Hüsnâda muzmer iksir-i İsm-i Âzam.5 Bu misallerin haşmeti, hem de o sırr-ı hasen, iphamda izhar eder, ihfâda ispat eder. Meselâ, ecelin iphamında bir muvazene vardır; her dakikada tutar ne vaziyet alırsan.

Kefeteyn-i havf ü recâ, hizmet-i ukbâ-dünya tevehhüm-ü bekâî, lezzet-i ömrü verir. Yirmi sene müphem bir ömür olsa ahsen, nihayeti muayyen bin senelik bir ömre. Zira nısfı geçerse, her saati geldikçe güya adım atarak darağacına gidersin.

Şey’en şey’en üzülmek ve hem de teselli vermez; sen de rahat etmezsin.
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : bk. Müslim, Hudûd 18; Tirmizî, Menâkıb 54; Dârimî, Rikâk 61; Müsned 4:332.
2 : bk. “Hiç kimse nerede öleceğini bilemez.” Lokman Sûresi, 31:34.
3 : bk. Buhârî, Cuma 37; Müslim, Cuma 13-15; Tirmizî, Cuma 2; Nesaî, Cuma 45; İbni Mâce, İkamet 99; Darimî, Salat 204; Muvatta, Cuma 15; Müsned 2:498.
4 : bk. Buhârî, Îman 36, Leyletü’l-Kadr 3-4; Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn 176, 177, 179, 180, Sıyâm 205-218; Ebû Dâvûd, Ramazan 2, 3, 4, 5, 6, 7; Tirmizî, Savm 72; Muvatta, İ’tikâf 10-11.
5 : bk. Ebû Dâvûd, Vitr 8; Tirmizî, Deavât 64; İbni Mâce, Dua 9; Müsned 6:461; el-Hâkim, el-Müstedrek 1:683-686, 4:352; İbni Ebî Şeybe, el-Musannaf 6:47; el-Beyhakî, Şuabu’l-Îman 2:437.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Otuz Üçüncü Söz / Sonraki Risale: Konferans
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahsen : en güzel
celb etmek : çekmek
ecel : ölüm zamanı
Esmâü’l-Hüsna : Allah’ın güzel isimleri
ferd-i fevkalâde : olağanüstü özelliklere sahip kişi
ger : eğer
hafâ : gizlilik
haşmet : heybet, görkem
hikmet-i İlâhî : Allah’ın hikmeti
hizmet-i ukbâ-dünya : âhiret-dünya hizmeti
ihfâ : gizleme
ihsan : bağış, iyilik, nimet
ihvân : kardeşler
iksir-i İsm-i Âzam : Cenab-ı Hakkın binbir isminden en büyük ve mânâca diğer isimleri kuşatmış olan isminin güçlü tesiri
ipham : gizleme, üstü kapalı bırakma
izhar : gösterme
kefeteyn-i havf ü recâ : ümit ve korku kefeleri, dengeleri
kisb-i teşahhus-u şöhret : şöhretle şahsiyet kazanma
leyle-i zû-kadir : kadir sahibi gece, kadir gecesi
lezzet-i ömür : yaşama lezzeti
meçhul : bilinmeyen
meziyet : üstün özellikler
muvazene : denge
muzmer : gizli, saklı
mühmel : ihmal edilmiş, bırakılmış
mükerrem : şerefli
münteşir : yayılmış olan
müphem : belirsiz, gizli
müstahsen : güzel, beğenilen
müstetir : gizli, örtülü
nazar-ı hürmet : saygı dolu bakış
neşvünemâ : büyüyüp gelişme
nev’ : tür, çeşit
nizam-ı ahsen : en güzel düzen
perde-i hafâ : gizlilik perdesi
riya : gösteriş
sahih : doğru, kusursuz
setr : örtme
sırr-ı azîm : büyük sır
sırr-ı hasen : güzel sır
taayyün : belirlenme, meydana çıkma
tasannu : yapmacıklık
teşahhus : şahıslanma, belirlenme
tevehhüm-ü bekàî : sonsuza kadar yaşayacağını sanmak
türâb : toprak
zîhassa-i meşhure : meşhur özelliğe sahip kişi
Yükleniyor...