Kur’ân, kendi kendini himaye edip hâkimiyetini idame eder HAŞİYE
Bir zâtı gördüm ki yeis ile müptelâ, bedbinlikle hasta idi. Dedi: Ulemâ azaldı, kemiyet keyfiyeti. Korkarız, dinimiz sönecek de bir zaman.
Dedim: Nasıl kâinat söndürülmezse, iman-ı İslâmî de sönemez. Öyle de, zeminin yüzünde çakılmış mismarlar hükmünde her an
Olan İslâmî şeâir, dinî minarat, İlâhî maâbid, şer’î maâlim itfâ olmazsa, İslâmiyet parlayacak an be an.
Herbir mâbed bir muallim olmuş, tab’ıyla tabâyie ders verir. Her maâlim dahi birer üstad olmuştur; onun lisan-ı hâli eder telkin-i dinî; hatasız, hem bînisyan.
Herbir şeâir bir hoca-i dânâdır; ruh-u İslâmı daim enzâra ders veriyor. Mürur-u a’sâr ile sebeb-i istimrar-ı zaman.
Güya tecessüm etmiş envâr-ı İslâmiyet şeâiri içinde. Güya tasallüb etmiş zülâl-i İslâmiyet maâbidi içinde. Birer sütun-u iman.
Güya tecessüd etmiş ahkâm-ı İslâmiyet maâlimi içinde. Güya tahaccür etmiş erkân-ı İslâmiyet avâlimi içinde. Birer sütun-u elmas; onunla mürtabittir zemin ile âsüman.
Lâsiyyemâ, bu Kur’ân-ı Hatib-i Mu’cizbeyan, daima tekrar eder bir hutbe-i ezelî. Aktâr-ı İslâmîde kalmamış hiç de bir köy, hem dahi hiçbir mekân,
Nutkunu dinlemesin, tâlimi işitmesin. 1 اِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ sırrı ile hâfızlıktır pek de büyük bir rütbe. Tilâvet ise, ibadet-i ins ü cânn.
Onun içinde tâlim, hem müsellemâtı tezkir. Tekerrür-ü zamanla nazariyat kalb olur müsellemâta, hem döner bedihiyâta. İstemez daha beyan.
Zaruriyât-ı dinî, nazariyattan çıkıp zaruriyat olmuştur. Tezkir ise kâfidir, ihtar ise vâfidir. Şâfidir her dem Kur’ân,
İhtara, hem tezkire. Şu intibah-ı İslâm, hem içtimaî yakaza herbirine veriyor, umuma ait olan delâil ve hem mîzan.
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
HAŞİYE : 35 sene evvel yazılan bu makam, bu sene yazılmış tarzını gösteriyor. Demek Ramazan bereketiyle yazdırılmış bir nevi ihbar-ı gaybîdir.
1 : “Onu (Kur’ân’ı) koruyacak olan da Biziz.” Hicr Sûresi, 15:9.
1 : “Onu (Kur’ân’ı) koruyacak olan da Biziz.” Hicr Sûresi, 15:9.
Önceki Risale: Otuz Üçüncü Söz / Sonraki Risale: Konferans






