Hem arzın şu mezkûr hikmetlerden neş’et eden sür’atli tahavvülü ve devamlı tagayyürü iktiza eder ki, sekenesi de ona göre mazhar-ı tahavvülât olsun.

Hem şu mahdut arz, hadsiz mucizât-ı kudrete mazhar olduğundandır ki, en mühim sekeneleri olan ins ve cinnin kuvâlarına, sair zîhayatlar gibi fıtrî bir had ve hulkî bir kayıt konulmadığı için, nihayetsiz terakki ve nihayetsiz tedennîye mazhar olmuşlar.

Enbiyadan, evliyadan tut, ta nemrudlara, ta şeytanlara kadar, uzun bir meydan-ı imtihanları peyda olmuştur. Madem öyledir; elbette firavunlaşmış şeytanlar, hadsiz şeraretiyle semâya ve ehline taş atacaklar.

DÖRDÜNCÜ BASAMAK

Bütün âlemlerin Rabbi ve Müdebbiri ve Hâlıkı olan Zât-ı Zülcelâlin, ahkâmları ayrı ayrı pek çok namları ve ünvanları ve Esmâ-i Hüsnâsı vardır.

Meselâ, ashab-ı Nebî safında küffara karşı muharebe etmek için melâikeleri göndermesini iktiza eden hangi isim ve ünvan ise, o isim ve ünvan iktiza eder ki, melâike ile şeyâtin ortasında muharebe bulunsun ve ahyâr-ı semâviyyîn ve eşrâr-ı arzîn mabeynlerinde mübareze olsun.

Evet, küffarın nüfus ve enfasları kabza-i kudretinde olan Kadîr-i Zülcelâl, bir emirle, bir sayha ile onları mahvetmiyor. Rububiyet-i âmme ünvanıyla, Hakîm ve Müdebbir ismiyle bir meydan-ı imtihan ve mübareze açıyor.

Temsilde hata olmasın, görüyoruz ki, nasıl ki bir padişahın daire-i hükûmeti itibarıyla ayrı ayrı pek çok ünvanları, isimleri bulunur. Meselâ daire-i adliye onu Hâkim-i Âdil ismiyle yad eder. Daire-i askeriye onu Kumandan-ı Âzam namıyla bilir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Dördüncü Söz / Sonraki Risale: On Altıncı Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahkâm : hükümler
ahyâr-ı semâviyyîn : göktekilerin hayırlıları, iyileri
ashab-ı Nebî : Peygamberimizin ashabı, arkadaşları
daire-i adliye : adliye dairesi
daire-i askeriye : askerlik dairesi
daire-i hükûmet : yönetim dairesi
enfas : nefesler, hayatlar, canlar
Esmâ-i Hüsnâ : Allah’ın en güzel isimleri
eşrâr-ı arzîn : yeryüzünün şerlileri, kötüleri
evliyalar : veliler, Allah dostları
fıtrî : yaratılıştan
firavunlaşmak : kendisini Firavun gibi ilâh seviyesine çıkaracak derecede büyük görme
Hakîm : herşeyi hikmetle, belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratan Allah
Hâkim-i Âdil : adaletle iş gören hükmedici, adaletli hükümdar
Hâlık : herşeyi yaratan Allah
hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması
hulkî : yaratılıştan
iktiza : gerektirme
kabza-i kudret : kudret eli
Kadîr-i Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi ve herşeye gücü yeten, sonsuz kudret sahibi Allah
kayıt : sınır
Kumandan-ı Âzam : her yere ve herşeye hükmeden en büyük kumandan
kuvâ : duygular, hisler
küffar : kâfirler, inkârcılar
mabeyn : ara
mahdut : sınırlı
mazhar-ı tahavvülât : değişikliğe uğramış
meydan-ı imtihan : imtihan meydanı
mezkur : sözü geçen, anılan
mu’cizât-ı kudret : Allah’ın kudret mu’cizeleri
mübareze : mücadele, çatışma
Müdebbir : idare eden, ilmiyle herşeyin sonunu görüp, ona göre hikmetle iş yapan Allah
neş’et eden : doğan, meydana çıkan
nüfus : nefisler
Rab : herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah
şeyâtin : şeytanlar
tagayyür : başkalaşma
tahavvül : değişim
tedennî : alçalma, gerileme
Zât-ı Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Zât, Allah
Yükleniyor...