ÜÇÜNCÜSÜ: Meselâ, Hamele-i Arş ve yer ve göklerin melâike-i müekkelleri ve sair bir kısım melekler hakkında Muhbir-i Sadıkın tasvir ettiği, meselâ kırk binler başlı, her başında kırk binler lisan ve her lisanda kırk binler tarzda tesbihat ettiklerini 1 ve intizam ve külliyet ve vüs’at-i ubûdiyetlerini ifade eden hakikate çıkmak için şuna dikkat et ki, Zât-ı Zülcelâl,

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَاْلاَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ
اِنَّا سَخَّرْناَ الْجِبَالَ مَعَهُ يُسَبِّحْنَ...
اِنَّا عَرَضْنَا اْلاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَالْجِبَالِ
2

gibi âyetlerle tasrih ediyor ki, mevcudatın en büyüğü ve küllîsi dahi, kendi külliyetine göre ve azametine münasip bir tarzda tesbihat ettiğini gösteriyor ve öyle de görünüyor.

Evet, bir bahr-i müsebbih olan şu semâvâtın kelimat-ı tesbihiyesi güneşler, aylar, yıldızlar olduğu gibi, bir tayr-ı müsebbih ve hâmid olan şu zeminin dahi elfâz-ı tahmidiyesi hayvanlar, nebatlar ve ağaçlardır. Demek herbir ağacın, herbir yıldızın cüz’î birer tesbihatı olduğu gibi, zeminin de ve zeminin herbir kıt’asının da ve herbir dağ ve derenin de ve ber ve bahrinin de ve göklerin herbir feleğinin de ve herbir burcunun da birer tesbih-i küllîsi vardır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : bk. Et-Taberî, Câmi’u’l-Beyân 15:156; Ebu’ş-Şeyh, el-Azame 2:547, 740, 742, 747, 3:868; İbni Kesîr, Tefsîru’l-Kur’ân 3:62; İbni Hacer, Fethu’l-Bârî 8:402; el-Münâvî, Feyzu’l-Kadîr 2:82.
2 : “Yedi gökle yer ve onların içindekiler Onu tesbih eder.” İsrâ Sûresi, 17:44. “Biz dağları [Davud’un] emrine verdik ki, onunla beraber tesbih ederlerdi.” Sâd Sûresi, 38:18. “Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik.” Ahzâb Sûresi, 33:72.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Söz / Sonraki Risale: On Beşinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bahr-i müsebbih : Allah’ı tesbih eden deniz
ber : kara, yer
burc : belli bir şekil ve surete benzeyen sabit yıldız kümesi
cüz’î : az, küçük
ehl-i gaflet : âhirete, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı duyarsız olanlar
elfâz-ı tahmidiye : Allah’ı öven ve Ona şükürlerini sunan sözler
eyne’s-serâ mine’s-süreyyâ : “yer nerede, Ülker yıldızı nerede”, birbirine zıt ve uzak şeyler için söylenir
fail : işi yapan, özne
felek : gök katı
Hamele-i Arş ve yer ve gök : Arş’ın, yerin ve göğün taşıyıcısı
intizam ve külliyet ve vüs’at-i ubûdiyet : kulluğun düzenliliği, çokluğu ve genişliği
kelimat-ı tesbihiye : Allah’ı tesbih eden kelimeler
külliyet : büyüklük, kapsamlılık
masdar : kaynak
melâike-i müekkel : görevli melekler
mevcudat : varlıklar
mistar-ı hikmet : hikmetin gerçekleşmesi için kullanılan vasıta, şablon
Muhbir-i Sadık : doğru sözlü haber verici, Peygamber Efendimiz (a.s.m.)
münasip : uygun
münfail : fiilden etkilenen
nakş-ı san’at : san’atlı nakış, işleme
tabiat-ı müessire : tesir sahibi, yaratıcı tabiat
tasrih etme : açıkça ifade etme
tasvir : anlatma, ifade etme
tayr-ı müsebbih ve hâmid : Allah’ı tesbih eden ve şükreden kuş
telâkki : kabul etme
tesbihat : Allah’ın bütün noksan sıfatlardan uzak ve bütün kemâl sıfatlara sahip olduğunu ifade eden sözler
tesbih-i küllî : büyük ve kapsamlı tesbih
Zât-ı Zülcelâl : sonsuz yücelik ve haşmet sahibi olan Zât, Allah
zemin : yer
Yükleniyor...