BEŞİNCİSİ:
وَمَا قَدَرُوا اللّٰهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَاْلاَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّمٰوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِه 1 den tut, ta وَاعْلَمُوۤا اَنَّ اللّٰهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ 2 ye kadar, hem اَللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَىْءٍ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ وَكِيلٌ 3 den tut, ta يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ 4 e kadar, hem خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضَ 5 dan tut, ta خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلوُنَ 6 e kadar, hem مَا شَاۤءَ اللّٰهُ لاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللّٰهِ 7 den tut, ta وَمَا تَشَاۤؤُنَ اِلاَّ اَنْ يَشَاۤءَ اللّٰهُ 8 ya kadar hudud-u azamet-i Rububiyeti ve kibriyâ-i Ulûhiyeti tutmuş olan Ezel, Ebed Sultanı, şu âciz ve nihayetsiz zayıf ve nihayetsiz fakir ve nihayetsiz muhtaç ve yalnız cüz’î bir ihtiyarla, icada kabiliyeti olmayan zayıf bir kisble mücehhez benî Âdeme karşı şedid şikâyât-ı Kur’âniyesi ve azîm tehdidatı ve müthiş vaidleri ne hikmete binaendir ve ne vech ile tevfik edilir, ne suretle münasip düşer, demek olan derin ve yüksek hakikate kanaat getirmek için, şu gelecek iki temsile bak.

Birinci temsil: Meselâ, şahane bir bağ var ki, nihayetsiz meyvedar ve çiçektar masnular, içinde bulunuyorlar. Ona nezaret etmek için pek çok hademeler tayin edilmiş. Bir hizmetkârın vazifesi dahi, yalnız o bağa yayılacak ve içilecek suyun mecrâsındaki deliğin kapağını açmaktır. Ve şu hizmetkâr ise tenbellik etti, deliğin kapağını açmadı. O bağın tekemmülüne halel geldi veyahut kurudu. O vakit, Hâlıkın san’at-ı Rabbâniyesinden ve sultanın nezaret-i şahanesinden ve ziya ve hava ve toprağın hizmet-i bendegânesinden başka, bütün hademelerin o sersemden şekvâya hakları vardır. Zira hizmetlerini akim bıraktı veya zarar verdi.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Onlar Allah’ın kudret ve azametini hakkıyla bilemediler. Halbuki kıyamet gününde yeryüzü bütünüyle Onun tasarrufundadır; gökler de Onun kudretiyle dürülmüştür.” Zümer Sûresi, 39:67.
2 : “Bilin ki, Allah, kişinin kalbine ondan daha yakındır.” Enfâl Sûresi, 8:24.
3 : “Allah herşeyin yaratıcısıdır. O herşey üzerinde hakkıyla görüp gözeticidir.” Zümer Sûresi, 39:62.
4 : “Allah onların gizlediklerini de bilir, açığa vurduklarını da.” Bakara Sûresi, 2:77.
5 : “Gökleri ve yeri O yarattı.” A’râf Sûresi, 7:54.
6 : “Sizi de, sizin yaptıklarınızı da yaratan Allah’tır.” Sâffât Sûresi, 37:96.
7 : “Maşaallah, Allah dilemiş de yaratmış! Kuvvet ve kudret ancak Allah’ındır.” Kehf Sûresi, 18:39.
8 : “Allah dilemedikçe siz hiçbir şeyi isteyemezsiniz.” İnsan Sûresi, 76:30.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Üçüncü Söz / Sonraki Risale: On Beşinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âciz : güçsüz
akim : sonuçsuz, verimsiz
azîm : büyük
benî Âdem : Âdemoğulları, insanlar
binâen : dayanarak, dolayı
cüz’î : küçük
çiçektar : çiçekli
Ezel Ebed Sultanı : varlığının başlangıcı ve sonu olmayan kudret ve hakimiyet sahibi Sultan, Allah
hademe : hizmetçi
hakikat : gerçek
halel : eksiklik, zarar
Hâlık : herşeyi yaratan Allah
hikmet : sebep, gaye
hizmet-i bendegâne : kölecesine hizmet etmek
hizmetkâr : hizmetçi
hudud-u azamet-i Rububiyet : Allah’ın varlıklar üzerindeki terbiye ve idare ediciliğinin ve egemenliğinin geniş sınırları
ihtiyar : irade, tercih, seçme gücü
kanaat : inanma, razı olma
kibriyâ-i Ulûhiyet : Allah’ın ortak kabul etmeyen ilâhlığının büyüklüğü
kisb : çalışma
masnu : sanat eseri varlık
mecrâ : kaynak
meyvedar : meyveli
mücehhez : cihazlanmış, donanmış
münasip : uygun
nezaret : gözetim
nezaret-i şahane : son derece güzel bakım ve gözetim
nihayetsiz : sonsuz
san’at-ı Rabbâniye : herşeyi yaratılış gayelerine göre terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah’ın sanatı
suret : şekil, biçim
şedid : şiddetli
şekvâ : şikayet
şikâyât-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın şikâyetleri
tayin edilmek : görevlendirilmek
tehdidat : tehditler
tekemmül : olgunlaşma
temsil : kıyaslama tarzında benzetme, analoji
tevfik edilmek : bağdaştırılmak
vaid : korkutma
vecih : yön
ziya : ışık
Yükleniyor...