ÜÇÜNCÜ NOKTA

قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ اللهُ 1

Madem kâinatta hüsn-ü san’at, bilmüşahede vardır ve kat’îdir. Elbette, risalet-i Ahmediye (a.s.m.), şuhud derecesinde bir kat’iyetle sübutu lâzım gelir. Zira, şu güzel masnuattaki hüsn-ü san’at ve ziynet-i suret gösteriyor ki, onların San’atkârında ehemmiyetli bir irade-i tahsin ve kuvvetli bir taleb-i tezyin vardır. Ve şu irade ve talep ise, o Sânide ulvî bir muhabbet ve masnularında izhar ettiği kemâlât-ı san’atına karşı kudsî bir rağbet var olduğunu gösteriyor. Ve şu muhabbet ve rağbet ise, masnuat içinde en münevver ve mükemmel fert olan insana daha ziyade müteveccih olup temerküz etmek ister.

İnsan ise, şecere-i hilkatin zîşuur meyvesidir. Meyve ise, en cemiyetli ve en uzak ve en ziyade nazarı âmm ve şuuru küllî bir cüz’îdir. Nazarı âmm ve şuuru küllî zat ise, o San’atkâr-ı Zülcemâle muhatap olup görüşen ve küllî şuurunu ve âmm nazarını tamamen Sâniinin perestişliğine ve san’atının istihsanına ve nimetinin şükrüne sarf eden en yüksek, en parlak bir fert olabilir.

Şimdi iki levha, iki daire görünüyor:

Biri, gayet muhteşem, muntazam bir daire-i Rububiyet ve gayet musannâ, murassâ bir levha-i san’at.

Diğeri, gayet münevver, müzehher bir daire-i ubûdiyet ve gayet vâsi, câmi’ bir levha-i tefekkür ve istihsan ve teşekkür ve iman vardır ki, ikinci daire, bütün kuvvetiyle birinci dairenin namına hareket eder.

İşte, o Sâniin bütün makàsıd-ı san’atperverânesine hizmet eden o daire reisinin ne derece o Sâni ile münasebettar ve onun nazarında ne kadar mahbup ve makbul olduğu bilbedâhe anlaşılır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “[Ey sevgili Peygamberim] De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:31.
Önceki Risale: On Yedinci Söz / Sonraki Risale: On Dokuzuncu Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bilbedâhe : ap açık bir şekilde
bilmüşahede : görüldüğü gibi
câmi’ : kapsamlı
cemiyetli : geniş kapsamlı
cüz’î : fert, birey
daire-i Rububiyet : Rububiyet dairesi
daire-i ubûdiyet : kulluk dairesi
hüsn-ü san’at : san’atın güzelliği
irade : dileme, tercih
irade-i tahsin : güzelleştirme kastı
istihsan : beğenme, güzel bulma
izhar etmek : göstermek
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kat’î : kesin
kemâlât-ı san’at : san’attaki mükemmellik
kudsî : kusursuz ve yüce
levha-i san’at : san’at tablosu
levha-i tefekkür : tefekkür levhası
mahbup : sevgili
makàsıd-ı san’atperverâne : san’ata olan düşkünlüğü ortaya koyan maksatlar
masnu : san’at eseri varlık
masnuat : san’at eseri varlıklar
muhabbet : sevgi
muntazam : düzenli
murassâ : mücevherlerle süslü
musannâ : san’atlı
münasebettar : ilişkili
münevver : nurlanmış, aydınlanmış
müteveccih olmak : yönelmek
müzehher : çiçeklerle bezenmiş
nazar : bakış dikkat
nazarı âmm : bakışı geniş ve kuşatıcı
perestiş : kulluk, tapınma
risalet-i Ahmediye : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberliği
San’atkâr-ı Zülcemâl : sonsuz güzellik sahibi olan ve herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan Allah
Sâni : herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan Allah
sübut : gerçekleşme
şecere-i hilkat : yaratılış ağacı
şuhud : gözle görme
şuuru küllî : bilgi ve kavrayışı kapsamlı
taleb-i tezyin : süsleme isteği
talep : istek
temerküz etmek : odaklaşmak
ulvî : yüce
vâsi : geniş
zîşuur : şuurlu
ziynet-i suret : süslü görünüm
Yükleniyor...