Evet, meselâ bir nokta beyaz kâğıtta iki üç nokta konulsa karıştığı; ve bir adam, muhtelif çok vazifeleri beraber yapmasıyla şaşıracağı; ve bir küçük zîhayata çok yükler yüklenmesiyle altında ezildiği; ve bir lisan ve bir kulak, aynı anda müteaddit kelimelerin beraber çıkması ve girmesi, intizamını bozup karışacağı halde, aynelyakîn gördüm ki, (هُوَ) “Hüve”nin anahtarıyla ve pusulasıyla fikren seyahat ettiğim hava unsurunda, herbir parçası, hattâ herbir zerresi içine muhtelif binler noktalar, harfler, kelimeler konulduğu veya konulabileceği halde karışmadığını ve intizamını bozmadığını; hem ayrı ayrı pek çok vazifeler yaptığı halde hiç şaşırmadan yapıldığını; ve o parçaya ve zerreye pek çok ağır yükler yüklendiği halde hiç zaaf göstermeyerek, geri kalmayarak intizamla taşıdığını; hem binler ayrı ayrı kelime, ayrı ayrı tarzda, mânâda o küçücük kulak ve lisanlara kemâl-i intizamla gelip, çıkıp, hiç karışmayarak, bozulmayarak o küçücük kulaklara girip o gayet incecik lisanlardan çıktığı; ve o her zerre ve her parçacık, bu acip vazifeleri görmekle beraber, kemâl-i serbestiyetle, cezbedârâne, hal diliyle ve mezkûr hakikatin şehadeti ve lisanıyla لاَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ 1 ve قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ 2 deyip gezer ve fırtınaların ve şimşek ve berk ve gök gürültüsü gibi havayı çarpıştırıcı dalgalar içerisinde intizamını ve vazifelerini hiç bozmuyor ve şaşırmıyor ve bir iş diğer bir işe mâni olmuyor; ben aynelyakîn müşahede ettim.

Demek, ya herbir zerre ve herbir parça havada nihayetsiz bir hikmet ve nihayetsiz bir ilmi, iradesi ve nihayetsiz bir kuvveti, kudreti ve bütün zerrâta hâkim-i mutlak bir hassaları bulunmak lâzımdır ki, bu işlere medar olabilsin. Bu ise zerreler adedince muhal ve bâtıldır. Hiçbir şeytan dahi bunu hatıra getiremez. Öyle ise, bu sahife-i hava, hakkalyakin, aynelyakîn, ilmelyakîn derecesinde bedahetle, Zât-ı Zülcelâlin hadsiz, gayr-ı mütenâhi ilmi ve hikmetle çalıştırdığı kalem-i kudret ve kaderin mütebeddil sahifesi ve bir Levh-i Mahfuzun âlem-i tagayyürde ve mütebeddil şuûnâtında bir Levh-i Mahv, İsbat namında yazar bozar tahtası hükmündedir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Ondan başka hiçbir ilâh yoktur.” Bakara Sûresi, 2:163; Âl-i İmran Sûresi, 3:2.
2 : “De ki: O Allah birdir.” İhlâs Sûresi, 112:1.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aynelyakin : gözle görerek kesin bilgi edinme
bâtıl : doğru olmayan, yalan, yanlış
bedahet : açıklık
berk : şimşek
cezbedârâne : kendinden geçerek
ehl-i zikir : Allah’ı sürekli olarak zikredenler, ananlar
gayr-ı mütenâhi : sonsuz
hadsiz : sınırsız
hakikat : gerçek, doğru
hâkim-i mutlak : herşey üzerinde sınırsız egemenlik sahibi olan
hakkalyakin : bizzat yaşayarak kesin bilgi edinme
hassa : özellik
hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması
Hüve : O, Allah
ilmelyakin : ilmî bilgiye dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak biçimde öğrenme
intizam : düzenlilik
irade : isteme, dileme, tercih
kemâl-i intizam : tam ve mükemmel düzenlilik
kemâl-i serbestiyet : tam serbestlik
kudret : güç, iktidar
kudsî : kutsal, kusur ve eksiklikten yüce
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân : açıklaması mu’cize olan Kur’ân
lisan : dil
makam-ı tevhid : tevhid makamı, kalben Allah’ın birliğinin hissedildiği hal
medar : eksen, dayanak
mezkûr : sözü geçen
muhal : imkansız
muhtelif : çeşitli
müşahede : gözlem
müteaddit : çeşitli, birden fazla
sahife-i hava : hava sayfası
şehadet : şahitlik, tanıklık
Zât-ı Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Zât, Allah
zerrât : zerreler, atomlar
zerre : atom, en küçük madde parçası
zîhayat : canlı
Yükleniyor...