Hayvan ise, fikri olmadığı için, hazır lezzetini, geçmişten gelen hüzünler ve gelecekten gelen korkular, endişeler bozmuyor. İnsan ise, eğer dalâlet ve gaflete düşmüşse, hazır lezzetine, geçmişten gelen hüzünler ve gelecekten gelen endişeler, o cüz’î lezzeti cidden acılaştırıyor, bozuyor. Hususan gayr-ı meşru ise, bütün bütün zehirli bir bal hükmündedir.

Demek hayvandan yüz derece lezzet-i hayat noktasında aşağı düşer. Belki ehl-i dalâletin ve gafletin hayatı, belki vücudu, belki kâinatı, bulunduğu gündür. Bütün geçmiş zaman ve kâinatlar, onun dalâleti noktasında mâdumdur, ölmüştür; akıl alâkadarlığıyla ona zulmetler, karanlıklar veriyor. Gelecek zamanlar ise, itikadsızlığı cihetiyle yine mâdumdur. Ve ademle hasıl olan ebedî firaklar, mütemadiyen onun fikir yoluyla hayatına zulmetler veriyorlar. Eğer iman hayata hayat olsa, o vakit hem geçmiş, hem gelecek zamanlar imanın nuruyla ışıklanır ve vücut bulur; zaman-ı hazır gibi, ruh ve kalbine iman noktasında ulvî ve mânevî ezvâkı ve envâr-ı vücudiyeyi veriyor. Bu hakikatin, İhtiyar Risalesinde, Yedinci Ricada izahı var; ona bakmalısınız.

İşte hayat böyledir. Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve ferâizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz. Hergün ve her yerde ve her vakit vefiyatların gösterdikleri dehşetli hakikat-i mevt ise, size-başka gençlere söylediğim gibi-bir temsil ile beyan ediyorum.

Meselâ, burada, gözünüz önünde bir darağacı dikilmiş. Onun yanında bir piyango-fakat pek büyük bir ikramiye biletleri veren-dairesi var. Biz, buradaki on kişi, alâküllihal, ister istemez, hiç başka çare yok, oraya davet edileceğiz, bizi çağıracaklar. Ve çağırma zamanı gizli olmasından, her dakika ya “Gel, idam biletini al, darağacına çık” veyahut “Gel, milyonlar altın kazandıran bir ikramiye bileti sana çıkmış. Gel, al” demelerini beklerken, birden kapıya iki adam geldi. Biri yarı çıplak, güzel ve aldatıcı bir kadın, elinde zahiren gayet tatlı, fakat zehirli bir helva getirip yedirmek istiyor. Diğer biri de, aldatmaz ve aldanmaz, ciddî bir adam, o kadının arkasından girdi. Dedi ki: “Size bir tılsım, bir ders getirdim.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Sonraki Risale: Hüve Nüktesi
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem : yokluk, hiçlik
alâkadarlık : ilgili olma
alâküllihal : ister istemez, her durumda
beyan : açıklama
cihet : yön
cüz’î : az, küçük
dalâlet : hak yoldan sapkınlık, inançsızlık
darağacı : idam sehpası
ebedî : sonu olmayan, sonsuz
ehl-i dalâlet ve gaflet : doğru ve hak yoldan sapmış, inançsız ve âhiretten habersiz, mânevî sorumluluklarına karşı duyarsız kimseler
elem : acı, sıkıntı
envâr-ı vücudiye : varlığa ait olan nurlar
ezvâk : zevkler, lezzetler
ferâiz : farzlar, Allah’ın kesin emirleri
fıtraten : yaratılış gereği
firak : ayrılık
gaflet : vurdumduymazlık, Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranma hali
gayr-ı meşru : helâl olmayan, dine aykırı
hakikat-ı mevt : ölüm gerçeği
hasıl olan : ortaya çıkan
hazır zaman : içinde bulunulan şimdiki zaman
hususan : özellikle
itikad : inanç
izah : açıklama
kâinat : evren, yaratılmış herşey
lezzet-i hayat : hayatın zevk ve lezzeti
mâdum : yok
muhafaza etmek : korumak
mütemadiyen : sürekli olarak
temsil : kıyaslama tarzında benzetme, analoji
tılsım : sır, gizem
ulvî : yüksek, yüce
vefiyat : vefatlar, ölümler
vücud : varlık
zahiren : görünüşte
zaman-ı hazır : şimdiki zaman
zinetlendirmek : süslemek
ziyade : çok, fazla
zulmet : karanlık
Yükleniyor...