Bunu okusanız, o helvayı yemezseniz, o darağacından kurtulursunuz. Bu tılsımla o emsalsiz ikramiye biletini alırsınız. İşte, bu darağacında, zaten gözünüzle görüyorsunuz ki, bal yiyenler oraya giriyorlar ve oraya girinceye kadar o helvanın zehirinden dehşetli karın sancısı çekiyorlar. Ve o büyük ikramiye biletini alanlar çendan görünmüyorlar ve zahiren onlar da o darağacına çıktıkları görünüyor. Fakat onlar asılmadıklarını, belki oradan kolayca ikramiye dairesine girmek için basamak yaptıklarını, milyonlar şahitler var, haber veriyorlar. İşte, pencerelerden bakınız. En büyük memurlar ve bu işle alâkadar büyük zatlar yüksek sesle ilân ediyorlar ve haber veriyorlar ki, o darağacına gidenleri aynelyakîn gözünüzle gördüğünüz gibi, bu ikramiye biletini tılsımcılar aldıklarını hiç şek ve şüphesiz, gündüz gibi kat’î biliniz” dedi.

İşte, bu temsil gibi, zehirli bir bal hükmünde olan gayr-ı meşru dairedeki gençliğin sefahetkârâne zevkleri, hazine-i ebediyenin ve saadet-i sermediyenin bileti ve vesikası olan imanı kaybettiği için, darağacı hükmünde olan ölüm ve ebedî zulümat kapısı olan kabrin musibetine, aynen zahiren göründüğü gibi düşer. Ve ecel gizli olduğu için, genç ihtiyar fark etmeyerek, her vakit ecel cellâdı başını kesmek için gelebilir.

Eğer o zehirli bal hükmünde olan hevesat-ı gayr-ı meşruayı terk edip, tılsım-ı Kur’ânî olan iman ve ferâizi elde etmekle ve fevkalâde mukadderat-ı beşer piyangosundan çıkan saadet-i ebediye hazinesi biletini alacağına, yüz yirmi dört bin enbiya 1 aleyhimüsselâm ile beraber had ve hesaba gelmeyen ehl-i velâyet ve ehl-i hakikat müttefikan haber veriyorlar ve âsârını gösteriyorlar.

Elhasıl: Gençlik gidecek. Sefahette gitmişse, hem dünyada, hem âhirette binler belâ ve elemler netice verdiğini ve öyle gençler ekseriyetle suiistimal ile, israfat ile gelen evhamlı hastalıkla hastahanelere ve taşkınlıklarıyla hapishanelere veya sefalethanelere ve mânevî elemlerden gelen sıkıntılarla meyhanelere düşeceklerini anlamak isterseniz, hastahanelerden ve hapishanelerden ve kabristanlardan sorunuz.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Yüz yirmi dört bin nebî, üç yüz on beş (veya üç yüz on üç) resûl olduğuna dair bk. Müsned 5:265; İbni Hibbân, es-Sahîh 2:77; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr 8:217; el-Hâkim, el-Müstedrek 2:652.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki hayat
âsâr : eserler
aynelyakin : gözle görerek kesin bilgi edinme
çendan : gerçi, her ne kadar
darağacı : idam sehpası
ebedî : sonu olmayan, sonsuz
ehl-i hakikat : doğru ve hak yolda olanlar
ehl-i velâyet : veli kullar, Allah dostları
ekseriyetle : çoğunlukla
elem : acı, keder, üzüntü
elhasıl : özetle, sonuç olarak
emsalsiz : benzersiz
enbiya : peygamberler
enin : inilti
evhamlı : kuşkulu, vehimli, kuruntulu
ferâiz : farzlar, Allah’ın kesin emirleri
fevkalâde : olağanüstü
gayr-ı meşru : helâl olmayan, dine aykırı
had ve hesaba gelmemek : sonsuz ve sınırsız olmak
hazine-i ebediye : sonu olmayan hazine
hevesat-ı gayr-ı meşrua : dinin izin vermediği arzu ve istekler
israfat : israflar, savurganlıklar
kat’î : kesin
lisan-ı hâl : hal ve beden dili
mukadderat-ı beşer : insanın kaderi; Allah tarafından takdir olunmuş işler, başa gelecek olaylar
müttefikan : ittifakla, birleşerek
saadet-i ebediye : sonsuz mutluluk
saadet-i sermediye : sürekli mutluluk
saika : sebep, sevk etme
sefahet : zevk, eğlence ve yasak şeylere düşkünlük, beyinsizce davranış, budalalık
sefalethane : aşağılık ve çirkin işlerin yapıldığı yer
suiistimal : kötüye kullanma
şek : tereddüt, şüphe
tılsım-ı Kur’ânî : Kur’ân’ın gayet tesirli, derin hakikatleri
zahiren : görünüş itibariyle
zulümat : karanlıklar
Yükleniyor...