Ve bir saat sefahet keyfiyle, bir namus meselesinde binler gün, hem hapsin, hem düşmanın endişesinden sıkıntılarla ömrünün saadeti mahvolur.

Bunlara kıyasen, biçare gençlerin çok vartaları var ki, en tatlı hayatını en acı ve acınacak bir hayata çeviriyorlar. Ve bilhassa şimalde koca bir devlet, gençlik hevesatını elde ederek, bu asrı fırtınalarıyla sarsıyor. Çünkü akıbeti görmeyen kör hissiyatla hareket eden gençlere, ehl-i namusun güzel kızlarını ve karılarını ibâha eder. Belki hamamlarında erkek kadın beraber çıplak olarak girmelerine izin vermeleri cihetinde bu fuhşiyatı teşvik eder. Hem serseri ve fakir olanlara zenginlerin mallarını helâl eder ki, bütün beşer bu musibete karşı titriyor.

İşte bu asırda İslâm ve Türk gençleri kahramanâne davranıp, iki cihetten hücum eden bu tehlikeye karşı, Risale-i Nur’un Meyve ve Gençlik Rehberi gibi keskin kılıçlarıyla mukabele etmeleri elzemdir. Yoksa, o biçare genç, hem dünya istikbalini, hem mes’ut hayatını, hem âhiretteki saadetini ve hayat-ı bâkiyesini azaplara, elemlere çevirip mahveder ve suiistimal ve sefahetle hastahanelere ve hissiyatın taşkınlıklarıyla hapishanelere düşer. Eyvahlar, eseflerle ihtiyarlığında çok ağlayacak. Eğer terbiye-i Kur’âniye ve Nurun hakikatleriyle kendini muhafaza eylese, tam bir kahraman genç ve mükemmel bir insan ve mes’ut bir Müslüman ve sair zîhayatlara, hayvanlara bir nevi sultan olur.

Evet, bir genç, hapiste yirmi dört saat her günkü ömründen tek bir saatini beş farz namazına sarf etse ve, ekser günahlardan hapis mâni olduğu gibi, o musibete sebebiyet veren hatadan dahi tevbe edip sair zararlı, elemli günahlardan çekilse, hem hayatına, hem istikbaline, hem vatanına, hem milletine, hem akrabasına büyük bir faidesi olması gibi, o on, on beş senelik fâni gençlikle ebedî parlak bir gençliği kazanacağını, başta Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan, bütün kütüb ve suhuf-u semaviye kat’î haber verip müjde ediyorlar.

Evet, o şirin, güzel gençlik nimetine istikametle, taatle şükretse, hem ziyadeleşir, hem bâkileşir, hem lezzetlenir. Yoksa hem belâlı olur, hem elemli, gamlı, kâbuslu olur, gider. Hem akrabasına, hem vatanına, hem milletine muzır bir serseri hükmüne geçirmeye sebebiyet verir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öteki dünya
bâkileşmek : devamlı ve kalıcı hale gelmek
beşer : insanlık
biçare : çaresiz
cihet : yön
ebedî : sonu olmayan, sonsuz
ehl-i namus : namus sahibi
ekser : pekçok
elem : acı, sıkıntı
elzem : çok gerekli
esef : üzüntü, acı
fâni : gelip geçici, yok olucu
fuhşiyat : çok çirkin, aşağılık, helâl olmayan işler
gam : üzüntü
hakikat : gerçek, doğru
hayat-ı bâkiye : kalıcı ve devamlı âhiret hayatı
hevesat : hevesler, arzu ve istekler
hissiyat : hisler, duygular
ibâha : serbest bırakma, helâl gösterme
istikamet : doğruluk
istikbal : gelecek
kahramanâne : kahramanca
kat’î : kesin
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan : açıklamalarıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur’ân
kütüb ve suhuf-u semaviye : Allah tarafından bazı peygamberlere gönderilen kitaplar ve sahifeler
mahvetmek : yok etmek
mâni : engel
mes’ut : mutlu
muhafaza : koruma
mukabele etmek : karşılık vermek
musibet : belâ, felaket, sıkıntı
muzır : zararlı
nevi : çeşit, tür
saadet : mutluluk
sair : diğer
sarf etmek : harcamak
sefahet : zevk, eğlence ve yasak şeylere düşkünlük; beyinsizlik
suiistimal : kötü kullanım
şimal : kuzey
taat : Allah’ın emirlerine uyma, yasaklarından kaçınma
terbiye-i Kur’âniye : Kur’ân’ın terbiyesi
varta : tehlike
zîhayat : canlı, hayat sahibi
ziyadeleşmek : fazlalaşmak
Yükleniyor...