بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
 1 فَلَمَّاۤ اَفَلَ قاَلَ لاَۤ اُحِبُّ اْلاٰفِلِينَ
لَقَدْ اَبْكاَنِى نَعْىُ (لاَۤ اُحِبُّ اْلاٰفِلِينَ) مِنْ خَلِيلِ اللّٰهِ
 

İbrahim Aleyhisselâmdan sudur ile kâinatın zevâl ve ölümünü ilân eden nây-ı لاَۤ اُحِبُّ اْلاٰفِلِينَ beni ağlattırdı.
 
فَصَبَّتْ عَيْنُ قَلْبِى قَطَرَاتٍ بَاكِيَاتٍ مِنْ شُؤُنِ اللّٰهِ

Onun için kalb gözü ağladı ve ağlayıcı katreleri döktü. Kalb gözü ağladığı gibi, döktüğü herbir damlası da o kadar hazindir; ağlattırıyor, güya kendisi de ağlıyor. O damlalar, gelecek Farisî fıkralardır.

لِتَفْسِيرِ كَلاَمٍ مِنْ حَكِيمٍ اَىْ نَبِىٍّ فِى كَلاَمِ اللّٰهِ

İşte o damlalar ise, Nebiyy-i Peygamber olan bir hakîm-i İlâhînin Kelâmullah içinde bulunan bir kelâmının bir nevi tefsiridir.

نَمِى زِ يبَاسْت “اُفُولْدَه” گُمْ شُدَنْ مَحْبُوبْ

Güzel değil batmakla gaib olan bir mahbup. Çünkü zevâle mahkûm, hakikî güzel olamaz. Aşk-ı ebedî için yaratılan ve âyine-i Samed olan kalb ile sevilmez ve sevilmemeli.

نَمِى اَرْزَدْ “غُرُوبْدَه” غَيْب شُدَنْ مَطْلُوبْ

Bir matlup ki gurupta gaybûbet etmeye mahkûmdur; kalbin alâkasına, fikrin merakına değmiyor. Âmâle merci olamıyor. Arkasında gam ve kederle teessüf etmeye lâyık değildir. Nerede kaldı ki, kalb ona perestiş etsin ve ona bağlansın, kalsın!

نَمِى خَواهَمْ “فَنَادَه” مَحٍٍْو شُدَنْ مَقْصُودْ

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “[Yıldız] batıp gidince, [İbrahim] ‘Ben batıp gidenleri sevmem’ dedi.” En’âm Sûresi, 6:76.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aleyhisselâm : Allah’ın selâmı onun üzerine olsun
âmâl : ameller, işler
aşk-ı ebedî : sonsuzluk aşkı
âyine-i Samed : hiçbir şeye muhtaç olmayan ve herşey Kendisine muhtaç olan Allah’ın eserlerini gösteren ayna
Farisî : Farsça
fıkra : bölüm, kısım
gaib : Göz önünde bulunmayan, hazırda olmayan. Kaybolmuş olan.
gaybûbet : kaybolma
gurup : batış
hakikî : gerçek, doğru
hakîm-i İlâhî : aklıyla Allah’ı bulmaya çalışan hikmet sahibi zât
hazin : hüzünlü, üzüntü veren
kâinat : evren, yaratılmış herşey, bütün âlemler
katre : damla
kelâm : söz, ifade
Kelâmullah : Allah’ın kelamı, Kur’ân
mahbup : sevgili
matlup : istek
merci : kaynak
nây : ölüm haberini verme
Nebiyy-i Peygamber : Peygamberin Peygamberi, Hz. İbrahim
nevi : çeşit, tür
perestiş : taparcasına sevme
sudur : çıkma
teessüf : üzülme
tefsir : yorum, açıklama
zevâl : sona erme
Yükleniyor...