عَقْل مِى بِينَدْ اَزِينْ زَمْزَمَهَا.. دَمْدَمَهَا: نَظْمِ خِلْقَتْ، نَقْشِ حِكْمَتْ، كَنْزِ رَازِى

Akıl ise, şu zemzeme-i hayvan ve eşcardan ve demdeme-i nebat ve havadan gayet mânidar bir intizam-ı hilkat, bir nakş-ı hikmet, bir hazine-i esrar buluyor. Herşey çok cihetlerle Sâni-i Zülcelâli tesbih ettiğini anlıyor.

آرْزُو مِيدَارَدْ هَوَا اَزِينْ هَمْهَمَهَا.. هُوهُوَهَا مَرْﮒِ خُودْ دَرْ تَرْکِ اَذْوَاقِ مَجَازِى

Heva-yı nefis ise, şu hemheme-i hava ve hevheve-i yapraktan öyle bir lezzet alıyor ki, bütün ezvâk-ı mecazîyi ona unutturup o heva-yı nefsin hayatı olan zevk-i mecazîyi terk etmekle bu zevk-i hakikatte ölmek istiyor.

خَيَالْ بِينَدْ اَزِينْ اَشْجَارْ: مَلاَﺋِﻚْ رَا جَسَدْ آمَدْ سَمَاوِى، بَاهَزَارَانْ نَىْ

Hayal ise görüyor: Güya şu ağaçların müekkel melâikeleri içlerine girip herbir dalında çok neyler takılan ağaçları ceset olarak giymişler. Güya Sultan-ı Sermedî, binler ney sadâsıyla muhteşem bir resm-i küşatta onlara onları giydirmiş ki, o ağaçlar câmid, şuursuz cisim gibi değil, belki gayet şuurkârâne, mânidar vaziyetleri gösteriyorlar.

اَزِينَ نَىْ هَا شُنِيدَتْ هُوشْ: سِتَايِشْهَاىِ ذَاتِ حَىْ

İşte, o neyler, semâvî, ulvî bir musikîden geliyor gibi sâfi ve müessirdirler. Fikir, o neylerden, başta Mevlânâ Celâleddin-i Rumî olarak bütün âşıkların işittikleri elemkârâne teşekkiyât-ı firâkı işitmiyor. Belki, Zât-ı Hayy-ı Kayyûma karşı takdim edilen teşekkürat-ı Rahmâniyeyi ve tahmidat-ı Rabbâniyeyi işitiyor.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

câmid : cansız
demdeme-i nebat ve hava : bitki ve havanın sesleri
dünyaperestlik : dünyayı taparcasına sevme
elemkârâne : acılı bir şekilde
ezvâk-ı mecazî : gerçek olmayan aldatıcı zevkler
hazine-i esrar : sırlar hazinesi
hemheme-i hava : havanın çıkardığı ses, uğultu
heva-yı nefis : kabiliyet ve duyguları nefsin yasak arzu ve isteklerinin emrine verme
hevheve-i yaprak : yaprağın rüzgarın esmesi ile çıkardığı ses
intizam-ı hilkat : yaratılıştaki düzenlilik
mânidar : anlamlı
melâike : melekler
Mevlânâ Celâleddin-i Rumî :
müekkel : vazifeli
müessir : tesirli, etkili
nakş-ı hikmet : hikmetin nakşı
resm-i küşat : açılış merasimi
sadâ : ses
sâfi : temiz, arınmış
Sâni-i Zülcelâl : sonsuz haşmet sahibi ve her şeyi san’atla yaratan Allah
semâvî : vahiyle gelmiş
Sultan-ı Sermedî : egemenliğinin sonu olmayan Allah
şuur : bilinç, idrak
şuurkârâne : şuurlu bir şekilde, bilerek ve anlayarak
tahmidat-ı Rabbâniye : herşeyi terbiye ve idare eden Allah’a yapılan şükür ve övgüler
tesbih : Allah’ı, yüce şanına lâyık ifadelerle anma
teşekkiyât-ı firâk : ayrılıktan gelen şikayetler
teşekkürat-ı Rahmâniye : sonsuz rahmet sahibi Allah’a yapılan teşekkürler
ulvî : yüce
Zât-ı Hayy-ı Kayyûm : her an diri olup her canlıya hayat veren ve herşeyi ayakta tutan Zât, Allah
zemzeme-i hayvan ve eşcar : hayvan ve ağaçların nağmeleri
zevk-i bâki : sonsuz zevk
zevk-i hakikat : gerçek zevk
zevk-i mecazî : gerçek olmayan, yalan ve aldatıcı zevk
Yükleniyor...