Hem hiç kabil midir ki, o Zât-ı Hakîm, şu insanı bütün mahlûkat içinde kendine küllî muhatap ve cami’ bir âyine yapıp bütün hazâin-i rahmetinin müştemilâtını ona tattırsın, hem tarttırsın, hem tanıttırsın, kendini bütün esmâsıyla ona bildirsin, onu sevsin ve sevdirsin; sonra, o biçare insanı o ebedî memleketine göndermesin, o daimî saadetgâha davet edip mes’ud etmesin?

Hem hiç makul müdür ki, hattâ çekirdek kadar herbir mevcuda bir ağaç kadar vazife yükü yüklesin, çiçekleri kadar hikmetleri bindirsin, semereleri kadar maslahatları taksın da, bütün o vazifeye, o hikmetlere, o maslahatlara, dünyaya müteveccih yalnız bir çekirdek kadar gaye versin? Bir hardal kadar ehemmiyeti olmayan dünyevî bekàsını gaye yapsın? Ve bunları âlem-i mânâya çekirdekler ve âlem-i âhirete bir mezraa yapmasın, ta hakikî ve lâyık gayelerini versinler? Ve bu kadar mühim ihtifâlât-ı mühimmeyi gayesiz, boş, abes bıraksın; onların yüzünü âlem-i mânâya, âlem-i âhirete çevirmesin, ta asıl gayeleri ve lâyık meyvelerini göstersin?

Evet, hiç mümkün müdür ki, bu şeyleri böyle hilâf-ı hakikat yapmakla, kendi evsâf-ı hakikiyesi olan Hakîm, Kerîm, Âdil, Rahîmin zıtlarıyla hâşâ, sümme hâşâ muttasıf gösterip hikmet ve keremine, adl ve rahmetine delâlet eden bütün kâinatın hakaikını tekzip etsin, bütün mevcudatın şehadetlerini reddetsin, bütün masnuatın delâletlerini iptal etsin?

Hem hiç akıl kabul eder mi ki, insanın başına ve içindeki havassına saçları adedince vazifeler yükletsin de, yalnız bir saç hükmünde ona bir ücret-i dünyeviye versin? Adalet-i hakikiyesine zıt olarak ve hikmet-i hakikiyesine münafi, mânâsız iş yapsın?
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Dokuzuncu Söz / Sonraki Risale: On Birinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

abes : anlamsız, faydasız
adl : adalet
âlem-i âhiret : âhiret âlemi
âlem-i mânâ : maddî gözle görünmeyen mânevî âlem
bekà : varlığın devamı
biçare : çaresiz
cami : kapsayıcı
delâlet : delil olma, işaret etme
ebedî : sonsuz
esmâ : isimler
evsaf-ı hakikiye : gerçek özellikler
hakaik : gerçekler
hardal : çok küçük tohumları olan bir bitki
hâşâ sümme hâşâ : asla ve asla, kesinlikle öyle değil
havas : duyular, hisler
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kerem : lütuf, ikram, cömertlik
Kerîm : sonsuz ikram ve cömertlik sahibi Allah
küllî : büyük ve kapsamlı
lisan : dil
maslahat : fayda, yarar
masnu : sanat eseri varlık
masnuat : sanat eseri varlıklar
mes’ud : mutlu
mevcud : varlık
mevcudat : varlıklar
mezra : tarla
muttasıf : vasıflı
münafi : zıt, aykırı
müştemilât : içindekiler
müteveccih : yönelik
Rahîm : sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah
rahmet : şefkat, merhamet
saadetgâh : mutluluk yeri
semere : meyve
tekzip : yalanlama
uzuv : organ
ücret-i dünyeviye : dünyaya ait ücret
Yükleniyor...