Eğer, farz-ı muhal olarak, şu işleri çeviren, şu misafirleri ve misafirhaneleri değiştiren Sultan-ı Sermedînin daire-i memleketinde daimî menziller, âli mekânlar, sabit makamlar, bâki meskenler, mukim ahali, mes’ud ibâdı bulunmazsa; ziya, hava, su, toprak gibi kuvvetli ve şümullü dört anâsır-ı mâneviye olan hikmet, adalet, inâyet, merhametin hakikatlerini nefyetmek ve o anâsır-ı zahiriye gibi görünen vücutlarını inkâr etmek lâzım gelir. Çünkü, şu bekàsız dünya ve mâfîhâ, onların tam hakikatlerine mazhar olamadığı malûmdur. Eğer başka yerde dahi onlara tam mazhar olacak mekân bulunmazsa, o vakit, gündüzü dolduran ziyayı gördüğü halde güneşin vücudunu inkâr etmek derecesinde bir divanelikle, şu herşeyde bulunan gözümüz önündeki hikmeti inkâr etmek, şu nefsimizde ve ekser eşyada her vakit müşahede ettiğimiz inâyeti inkâr etmek ve şu pek kuvvetli emârâtı görünen adaleti inkâr etmekHAŞİYE ve şu her yerde gördüğümüz merhameti inkâr etmek lâzım geldiği gibi; şu kâinatta gördüğümüz icraat-ı hakîmâne ve ef’âl-i kerîmâne ve ihsânât-ı rahîmânenin sahibini hâşâ, sümme hâşâ sefih bir oyuncu, gaddar bir zalim olduğunu kabul etmek lâzım gelir ki, nihayetsiz muhal bir inkılâb-ı hakaiktir. Hattâ, herşeyin vücudunu ve kendi nefsinin vücudunu inkâr eden ahmak Sofestâîler dahi bunun tasavvuruna kolay kolay yanaşamazlar.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Evet, adalet iki şıktır. Biri müsbet, diğeri menfidir. Müsbet ise, hak sahibine hakkını vermektir. Şu kısım adalet, bu dünyada bedahet derecesinde ihatası vardır. Çünkü, Üçüncü Hakikatte ispat edildiği gibi, herşeyin istidat lisanıyla ve ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla ve ıztırar lisanıyla Fâtır-ı Zülcelâlden istediği bütün matlubatını ve vücut ve hayatına lâzım olan bütün hukukunu mahsus mizanlarla, muayyen ölçülerle bilmüşahede veriyor. Demek adaletin şu kısmı, vücut ve hayat derecesinde kat’î vardır. İkinci kısım menfidir ki, haksızları terbiye etmektir. Yani, haksızların hakkını, tazip ve tecziye ile veriyor. Şu şık ise, çendan tamamıyla şu dünyada tezahür etmiyor.Fakat o hakikatin vücudunu ihsas edecek bir surette, hadsiz işarat ve emarat vardır. Ezcümle, kavm-i Âd ve Semûd’dan tut, ta şu zamanın mütemerrid kavimlerine kadar gelen sille-i te’dip ve te’ziyâne-i tâzip, gayet âli bir adaletin hükümran olduğunu hads-i kat’î ile gösteriyor.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Dokuzuncu Söz / Sonraki Risale: On Birinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki hayat
âlem : dünya
âlem-i âhiret : âhiret âlemi, öteki dünya
âlem-i mânâ : maddî gözle görünmeyen mânevî âlem
azametli : büyük
dünya-yı fani : geçici ve ölümlü dünya
ehl-i dalâlet : hak yoldan sapmış inançsız kimseler
ehl-i felsefe : felsefeyle uğraşanlar
ehl-i tabiat : herşeyin tabiatın tesiriyle meydana geldiğine inananlar
elhasıl : özetle, sonuç olarak
esmâ-i İlâhiye : Allah’ın isimleri
Esmâ-i Kudsiye : Allah’ın mukaddes, her türlü kusur ve noksandan yüce isimleri
eşya : şeyler, varlıklar
gaye-i cüz’iye : küçük bir gaye
harika-i san’at : san’at harikası
hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması
içtimaat-ı hayatiye : hayatın devamlılığını sağlayan parçaların bir araya gelmesi
iftirakat-ı mevtiye : ölümle gelen ayrılıklar
ihtifâlât : törenler, merasimler
inkılâb-ı hakaik : sabit gerçeklerin zıttına dönüşmesi
istidat : kabiliyet
kalem-i kader ve kudret yazması : Allah’ın olacak hadiseleri önceden bilip takdir etmesi, yazması ve kudretiyle yaratması
kelime-i hikmet : hikmet ifade eden kelime
manzume-i rahmet : rahmet dizilişleri
mevcudat : varlıklar
mu’cize-i kudret : Allah’ın kudret mu’cizesi
muvakkat : geçici
müteveccih : yönelik
nazenin : ince, latîf, narin
nisbetsizlik : ölçüsüzlük, oransızlık
semerât-ı cüz’iye : az miktardaki verim
Sofestâîler : kâinatın yaratıcısını kabul etmemek için herşeyi, hatta kendilerini dahi inkâr edenler
sür’atli : hızlı
şuûnat : işler, fiiller ve tasarruflar
tabiat : doğa, canlı cansız bütün varlıklar, maddî âlem
tasavvur : düşünme, hayal etme
tecelliyat : tecelliler, yansımalar
vücud : varlık
vüs’atli : geniş
Yükleniyor...