SEKİZİNCİ SURET

Gel, ondan gelen bu fermanları sana okuyacağım. Bak, mükerrer vaad ediyor ve şiddetli tehdit ediyor ki, “Sizleri oradan alıp makarr-ı saltanatıma getireceğim ve muti’leri mes’ud, âsileri mahpus edeceğim. O muvakkat yeri harap edip müebbed sarayları, zindanları hâvi diğer bir memleket kuracağım.” Hem o vaad ettiği şeyler ona gayet rahattır; raiyetine gayet mühimdir. Vaadinde hulf ise, izzet-i iktidarına gayet zıttır. 1 İşte, bak, ey sersem! Sen yalancı vehmini, hezeyancı aklını, aldatıcı nefsini tasdik ediyorsun. Ve hiçbir vechile hulf ve hilâfa mecburiyeti olmayan ve hiçbir cihetle hilâf haysiyetine yakışmayan ve bütün görünen işler sıdkına şehadet eden bir zâtı tekzip ediyorsun. Elbette büyük bir cezaya müstehak olursun. Misalin şuna benzer ki: Bir yolcu, güneşin ziyasından gözünü kapıyor, hayaline bakıyor; vehmi, bir yıldız böceği gibi, kafa fenerinin ışığıyla dehşetli yolunu tenvir etmek istiyor! Madem vaad etmiş; yapacaktır. Halbuki, ifası ona çok rahat ve bize ve herşeye ve ona ve saltanatına pek çok lâzımdır. Demek bir mahkeme-i kübrâ, bir saadet-i uzmâ vardır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : bk. Bakara Sûresi, 2:80; Âl-i İmran Sûresi, 3:9, 194; Ra’d Sûresi, 13:31; İbrahim Sûresi, 14:47; Hac Sûresi, 22:47; Rûm Sûresi, 30:6; Zümer Sûresi, 39:20.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Dokuzuncu Söz / Sonraki Risale: On Birinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âdi : sıradan, basit
amel : iş, davranış
cihet : yön, taraf
gayret : şeref, haysiyet
hâkim-i hafîz : herşeye hükmeden ve herşeyi saklayıp koruyan Allah
harap etmek : yıkıp yok etmek
hâvi : içine alan
haysiyet : şeref, itibar
hezeyancı : saçmalayan
hıfz : saklama
hilâf : cayma, vaz geçme
hulf : sözünden dönme
ifa : yerine getirme
izzet : şeref, üstünlük, yücelik
izzet-i iktidar : gücün haysiyet ve şerefi
mahpus etmek : hapsetmek
makarr-ı saltanat : saltanat merkezi, başkent
mes’ud : mutlu
misal : örnek
muamele : davranış, iş
muhafaza : koruma
muhasebe : hesaba çekme, sorgulama
muti’ : itaatkar, emre uyan
muvakkat : geçici
mücazat : ceza
müebbed : sonsuz
mühim : önemli
mükâfat : ödül
mükerrer : tekrar tekrar, tekrarla
nefis : insanı maddî zevk ve isteklere sevk eden kuvvet
raiyet : halk, vatandaş
saadet-i uzmâ : çok büyük mutluluk
sudur etmek : çıkmak
şe’n-i merhamet : merhametin gereği
tekzip : yalanlama
tenvir : aydınlatma
vaad etmek : söz vermek
vecih : yön, şekil
vehm : kuruntu, zan
vehmî : olmadığı halde varmış gibi görünen
Yükleniyor...