Hem mümkün olur mu ki, gayet cemâlde bir kemâl-i san’at, onun üzerine enzar-ı dikkati celb eden bir dellâl vasıtasıyla teşhir istemesin?

Hem hiç mümkün olur mu ki, bir rububiyet-i âmmenin saltanat-ı külliyesi, kesret ve cüz’iyat tabakatında vahdâniyet ve samedâniyetini, zülcenâheyn bir meb’us vasıtasıyla ilânını istemesin? Yani, o zât, ubûdiyet-i külliye cihetiyle kesret tabakatının dergâh-ı İlâhîye elçisi olduğu gibi, kurbiyet ve risalet cihetiyle dergâh-ı İlâhînin kesret tabakatına memurudur.

Hem hiç mümkün olur mu ki, nihayet derecede bir hüsn-ü zâtî sahibi, cemâlinin mehasinini ve hüsnünün letaifini âyinelerde görmek ve göstermek istemesin? Yani, bir habib resul vasıtasıyla-ki hem habibdir, ubûdiyetiyle kendini Ona sevdirir, âyinedarlık eder; hem resuldür, Onu mahlûkatına sevdirir, cemâl-i esmâsını gösterir.

Hem hiç mümkün olur mu ki, acip mucizelerle, garip ve kıymettar şeylerle dolu hazineler sahibi, sarraf bir tarif edici ve vassaf bir teşhir edici vasıtasıyla enzar-ı halka arz ve başlarında izhar etmekle, gizli kemâlâtını beyan etmek irade etmesin ve istemesin?

Hem mümkün olur mu ki, bu kâinatı bütün esmâsının kemâlâtını ifade eden masnuatla tezyin ederek seyir için garip ve ince san’atlarla süslenilmiş bir saraya benzetsin de, rehber bir muallim tayin etmesin?

Hem hiç mümkün olur mu ki, bu kâinatın Sahibi, şu kâinatın tahavvülâtındaki maksat ve gaye ne olacağını müş’ir tılsım-ı muğlâkını, hem mevcudatın “Nereden? Nereye? Necisin?” üç sual-i müşkülün muammasını bir elçi vasıtasıyla açtırmasın?
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Dokuzuncu Söz / Sonraki Risale: On Birinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : şaşırtıcı, hayret verici
arz : sunma
âyine : ayna
âyinedarlık : aynalık
beyan : açıklama
celb etmek : çekmek
cemâl : güzellik
cemâl-i esmâ : isimlerin güzelliği
cihet : yön, taraf
dellâl : duyurucu, rehber
dergâh-ı İlâhiye : Allah’ın yüce katı
enzar-ı dikkat : dikkatli bakışlar
enzar-ı halk : insanların dikkati
esmâ : isimler
habib : sevgili
hüsn : güzellik
hüsn-ü zatî : kendisinde olan güzellik
irade : isteme, dileme
izhar : gösterme
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kemâlât : mükemmellikler, üstün özellikler
kemâl-i san’at : sanattaki mükemmellik
kıymettar : kıymetli, değerli
kurbiyet : Allah’a yakınlık
letaif : güzellikler, incelikler
mahlûkat : yaratıklar
maksat : amaç, gaye
masnuat : sanat eseri varlıklar
meb’us : görevli, temsilci
mehasin : güzellikler
mevcudat : varlıklar
müş’ir : bildiren, haber veren
nihayet : son
resul : peygamber
risalet : peygamberlik
sarraf : anlayan, değer veren
sual-i müşkül : zor soru
tahavvülât : başkalaşmalar
târif edici : tanıtıcı, açıklayıcı
tayin : görevlendirme
teşhir : sergileme
tezyin : süsleme, donatma
tılsım-ı muğlâk : anlaşılması zor sır
ubûdiyet : kulluk
ubûdiyet-i külliye : büyük ve umumî kulluk
vahdâniyet : Allah’ın birliği
Yükleniyor...