بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
سُبْحَانَ الَّذِىۤ اَسْرٰى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ اْلاَقْصَا الَّذِى بَارَكْنَا حَوْ لَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَاۤ اِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ 1
سُبْحَانَ الَّذِىۤ اَسْرٰى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ اْلاَقْصَا الَّذِى بَارَكْنَا حَوْ لَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَاۤ اِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ 1
اِنْ هُوَ اِلاَّ وَحْىٌ يُوحىٰ - عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوٰى - ذُومِرَّةٍ فَاسْتَوٰى
وَهُوَ بِاْلاُفُقِ اْلاَعْلٰى - ثُمَّ دَنَا فَتَدَلىّٰ - فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنىٰ -
فَاَوْحٰىۤ اِلٰى عَبْدِهِ مَاۤاَوْحٰى - مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَارَاٰى -
اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَايَرٰى - وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْ لَةً اُخْرٰى - عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى -
عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَاْوٰى - اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰى -
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَاطَغٰى - لَقَدْ راَىٰ مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرىٰ 2
وَهُوَ بِاْلاُفُقِ اْلاَعْلٰى - ثُمَّ دَنَا فَتَدَلىّٰ - فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنىٰ -
فَاَوْحٰىۤ اِلٰى عَبْدِهِ مَاۤاَوْحٰى - مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَارَاٰى -
اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَايَرٰى - وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْ لَةً اُخْرٰى - عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى -
عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَاْوٰى - اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰى -
مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَاطَغٰى - لَقَدْ راَىٰ مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرىٰ 2
EVVELKİ âyet-i azîmenin azîm hazinesinden, yalnız 3 اِنَّهُ zamirinde bir düstur-u belâğate istinad eden iki remzin meselemize münasebeti olduğu için, i’caz bahsinde beyan edildiği üzere yazacağız.
İşte, Kur’ân-ı Hakîm, Habib-i Ekrem Aleyhi Efdalüssalâtü ve Ekmelüsselâmın Miracının mebdei olan, Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâya olan seyeranını zikrettikten sonra 4 اِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ der. Ve şu kelâm ile, Sûre-i 5 وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰى da işaret olunan müntehâ-yı Miraca remzeden اِنَّهُ daki zamir, ya Cenâb-ı Hakka râcidir veyahut Peygamberedir.
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : “Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haramdan alıp, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O herşeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” İsrâ Sûresi, 17:1.
2 : “O ancak kendisine vahyolunanı söyler. Onu muazzam kuvvetlere sahip olan öğretti ki, kendisine gerçek suretiyle görünmüştür. O, ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hattâ daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Kendi kuluna vahyetti. Onun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi onun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki, onu bir kere daha hakikî suretinde, Sidre-i Müntehâda gördü ki, onun yanında Me’vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre’yi Allah’ın nuru kaplamıştı. Göz ne şaştı, ne de başka birşeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” Necm Sûresi, 53:4-18.
3 : “Şüphesiz ki O…” İsrâ Sûresi, 17:1.
4 : “Şüphesiz ki O herşeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” İsrâ Sûresi, 17:1.
5 : “Kayan yıldıza yemin olsun ki…” Necm Sûresi, 53:1.
2 : “O ancak kendisine vahyolunanı söyler. Onu muazzam kuvvetlere sahip olan öğretti ki, kendisine gerçek suretiyle görünmüştür. O, ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hattâ daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Kendi kuluna vahyetti. Onun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi onun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki, onu bir kere daha hakikî suretinde, Sidre-i Müntehâda gördü ki, onun yanında Me’vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre’yi Allah’ın nuru kaplamıştı. Göz ne şaştı, ne de başka birşeye baktı. And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü.” Necm Sûresi, 53:4-18.
3 : “Şüphesiz ki O…” İsrâ Sûresi, 17:1.
4 : “Şüphesiz ki O herşeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” İsrâ Sûresi, 17:1.
5 : “Kayan yıldıza yemin olsun ki…” Necm Sûresi, 53:1.
Önceki Risale: Otuzuncu Söz / Sonraki Risale: Otuz İkinci Söz