Hem madem bir işte iki hâkimin bulunması o işin intizamını bozuyor. Hem madem sinek kanadından tâ semâvât kandiline kadar mükemmel bir intizam var. Öyle ise o Hâkim birdir. Bir olmazsa çünkü herşeyde san’at ve hikmet o derece aciptir ki, o şeyin Sânii, herbir şeye muktedir olacak, herbir işi bilecek bir derecede Kadîr-i Mutlak olmak lâzım gelir; öyle ise, bir olmazsa mevcudat adedince ilâhların bulunması lâzım gelir. O ilâhlar hem birbirine zıt, hem birbirine misil olacaklar; ve o halde şu acip intizam bozulmamak yüz bin defa muhaldir.

Hem madem şu mevcudatın tabakatı, bir ordudan bin defa daha muntazam bir emirle hareket ettiği bilbedâhe görünüyor. Yıldızların, güneş ve kamerin muntazaman hareketlerinden tut, tâ badem çiçeklerine kadar herbir taife o kadar muntazam, o kadar mükemmel bir surette Kadîr-i Ezelînin o taifeye verdiği nişanları, formaları, güzel libasları ve tayin ettiği harekâtı, bin defa ordudan daha muntazam bir tarzda izhar ediyor. Öyle ise, şu kâinatın, mevcudatı Onun emrine bakar ve imtisal eder, perde-i gayb arkasında bir Hâkim-i Mutlakı vardır.

Hem madem o Hâkim, bütün yaptığı icraat-ı hakîmâne şehadetiyle, hem gösterdiği âsâr-ı haşmetle, bir Sultan-ı Zülcelâldir. Hem gösterdiği ihsânât ile, gayet Rahîm bir Rabdir. Hem izhar ettiği güzel san’atlarıyla, san’atperver ve san’atını çok sever bir Sânidir. Hem gösterdiği tezyinat ve merak-âver san’atlarıyla zîşuurların nazar-ı istihsanını âsârına celb etmek isteyen bir Hâlık-ı Hakîmdir. Hem hilkat-i âlemde gösterdiği muhayyirü’l-ukul tezyinatın ne demek olduğunu ve mahlûkat nereden gelip nereye gideceğini, rububiyetinin hikmetiyle zîşuura bildirmek istediği anlaşılıyor. Elbette bu Hâkim-i Hakîm ve Sâni-i Alîm, rububiyetini göstermek ister.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Birinci Esas / Sonraki Risale: Üçüncü Esas
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : hayret verici, şaşırtıcı
âsâr : eserler
âsâr-ı haşmet : ihtişam ve büyüklük eserleri
bilbedâhe : ap açık bir şekilde
celb etmek : çekmek
harekât : hareketler
hilkat-i âlem : âlemin yaratılışı
icraat-ı hakîmâne : hikmetli icraatlar, faaliyetler
ihsanât : ihsanlar, bağışlar, iyilikler
imtisal : emre uyma, yerine getirme
intizam : düzenlilik, tertip
izhar : açığa çıkarma, gösterme
kamer : ay
libas : elbise
mahlûkat : yaratıklar
merak-âver : merak verici, düşündürücü
mevcudat : varlıklar
misil : benzer, eş değer
muhal : imkansız
muhayyirü’l-ukul : akıllara hayranlık veren
muktedir : gücü yeten, yapabilen
muntazam : düzenli, intizamlı
muntazaman : düzenli olarak
nazar-ı istihsan : güzel ve beğenen bakış
perde-i gayb : mânevî âlemleri gözümüzden saklayan perde
Rab : herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah
Rahîm : rahmeti herşeyi kuşatan, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah
rububiyet : Rablık; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
Sâni-i Alîm : sonsuz ilim sahibi olan ve herşeyi san’atla yaratan Allah
semâvat : gökler
Sultan-ı Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Sultan, Allah
suret : şekil, görüntü
şehadet : şahitlik
tabakat : tabakalar
taife : topluluk, grup
tezyinat : süslemeler
zîşuur : şuurlu, bilinçli
Yükleniyor...