İKİNCİ MAKSADIN HÂTİMESİ: Bir zaman, ehadiyete dair bir tefekkürde bulunduğum zaman, odamın yanındaki çınar ağacının meyvelerine baktım; Arabiyü’l-ibâre bir silsile-i tefekkür kalbe geldi. Nasıl gelmişse, öyle Arabî olarak yazıp, sonra kısa bir meâlini söyleyeceğim. İşte:

نَعَمْ فَاْلاَثْمَارُ وَالْبُذُورُ مُعْجِزَاتُ الْحِكْمَةِ، خَوَارِقُ الصَّنْعَةِ، هَدَايَا الرَّحْمَةِ، بَرَاهِينُ الْوَحْدَةِ، بَشَاۤئِرُ لُطْفِهِ فِى دَارِ اْلاَخِرَةِ، شَوَاهِدُ صَادِقَةٌ، بِاَنَّ خَلاَّقَهَا لِكُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ، بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ، كُلُّ اْلاَثْمَارِ وَالْبُذُورِ مَرَايَاءُ الْوَحْدَةِ فِى اَطْرَافِ الْكَثْرَةِ، اِشَارَاتُ الْقَدَرِ، رُمُوزَاتُ الْقُدْرَةِ، بِاَنَّ تاَكَ الْكَثْرَةَ مِنْ مَنْبَعِ الْوَحْدَةِ، تَصْدُرُ شَاهِدَةً لِوَحْدَةِ الْفَاطِرِ فِى الصُّنْعِ وَالتَّصْوِيرِ، ثُمَّ اِلَى الْوَحْدَةِ تَنْتَهِى ذَاكِرَةً لِحِكْمَةِ الْقَادِرِ فِى الْخَلْقِ وَالتَّدْبِيرِ، وَكَذَا هُنَّ تَلْوِيحَاتُ الْحِكْمَةِ بِاَنَّ صَانِعَ الْكُلِّ بِكُلِّيَّةِ النَّظَرِ اِلىَ الْجُزْئِىِّ يَنْظُرُ، ثُمَّ اِلٰى جُزْئِهِ، اِذْ اِنْ كَانَ ثَمَرًا فَهُوَ الْمَقْصُودُ اْلاَظْهَرُ مِنْ خَلْقِ هٰذَا الشَّجَرِ فَالْبَشَرُ ثَمَرٌ لِهٰذِهِ الْكَاۤئِنَاتِ، فَهُوَ الْمَطْلُوبُ اْلاَزْهَرُ لِخَالِقِ الْمَوْجُودَاتِ. وَالْقَلْبُ كَالنُّوَاةِ فَهُوَ الْمِرْاٰةُ اْلاَنْوَرُ لِصَانِعِ الْكَاۤئِنَاتِ ...مِنْ هٰذِهِ الْحِكْمَةِ صَارَ اْلاِنْسَانُ اْلاَصْغَرُ فِى هٰذِهِ الْمَخْلُوقَاتِ هُوَ الْمَدَارُ اْلاَظْهَرُ لِلنَّشْرِ وَالْمَحْشَرِ فِى هٰذِهِ الْمَوْجُودَاتِ وَالتَّخْرِيبِ وَالتَّبْدِيلِ لِهٰذِهِ الْكَاۤئِنَاتِ.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Sonraki Risale: Üçüncü Mevkıf
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : âcizlik, güçsüzlük
Arabiyyü’l-ibâre : Arapça yazılmış yazı
dâmen-i izzet : izzet eteği, şeref ve yücelik dairesi
ehadiyet : Allah’ın birliğinin ve isimlerinin herbir varlıkta ayrı ayrı tecellî etmesi
hâtime : sonuç, son bölüm
hudud : sınır
kuyud : kayıtlar, sınırlamalar
lâhik : eklenen, ilâve edilen
meâl : açıklama, anlam
muallâ : yüce
mukaddes : kutsal, her türlü kusur ve eksiklikten yüce
müberrâ : uzak, yüce
mücerred : soyut, soyutlanmış
münezzeh : arınmış, temiz, pâk
Nuru’l-Envar : bütün nurlar Kendi nurunun zayıf bir gölgesi olan nurların nuru, Allah
silsile-i tefekkür : düşünme zinciri
tagayyür : başkalaşma
tahayyüz : yer tutma, yer alma
tebeddül : değişme
tecezzî : parçalara ayrılma
tefekkür : Allah’ı tanımayı sonuç verecek şekilde varlıklar üzerinde düşünme
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah
Vâhid-i Ehad : bir olan ve birliği her bir şeyde görülen Allah
Zât-ı Akdes : her türlü kusur ve eksiklikten uzak olan Zât, Allah
Yükleniyor...