İşte, göz önünde her vakit gördüğümüz bu had ve hesaba gelmeyen yeni yeni hayatlar ve hayatların asılları ve zâtları olan ruhlar, birden ve hiçten vücuda gelmeleri ve gönderilmeleri, bir Zât-ı Vâcibü’l-Vücud ve Hayy-ı Kayyûmun vücub-u vücudunu ve sıfât-ı kudsiyesini ve Esmâ-i Hüsnâsını, lemeâtın güneşi gösterdiği gibi gösteriyorlar.

Güneşi tanımayan ve kabul etmeyen adam, nasıl gündüzü dolduran ziyayı inkâr etmeye mecbur oluyor. Öyle de, Hayy-ı Kayyûm, Muhyî ve Mümît olan Şems-i Ehadiyeti tanımayan adam, zeminin yüzünü, belki mazi ve müstakbeli dolduran zîhayatların vücudunu inkâr etmeli ve yüz derece hayvandan aşağı düşmeli, hayat mertebesinden düşüp câmid bir cahil-i eçhel olmalı!

Yirmi Dördüncü Pencere

لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ كُلُّ شَىْءٍ هَالِكٌ اِلاَّ وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ 1

Mevt, hayat kadar bir burhan-ı rububiyettir. Gayet kuvvetli bir hüccet-i vahdâniyettir. اَلَّذِى خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ delâletince, mevt adem, idam, fenâ, hiçlik, fâilsiz bir inkıraz değil; belki bir Fâil-i Hakîm tarafından, hizmetten terhis ve tahvil-i mekân ve tebdil-i beden ve vazifeden paydos ve haps-i bedenden âzâd etmek ve muntazam bir eser-i hikmet olduğu, Birinci Mektupta gösterilmiştir. Evet, nasıl zemin yüzündeki masnuat ve zîhayatlar ve hayattar zemin yüzü, bir Sâni-i Hakîmin vücub-u vücuduna ve vahdâniyetine şehadet ediyorlar. Öyle de, o zîhayatlar, ölümleriyle bir Hayy-ı Bâkînin sermediyetine ve vâhidiyetine şehadet ediyorlar.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Herşey helâk olup gidicidir—Ona bakan yüzü müstesna. Hüküm ve hükümranlık Onundur; siz de Ona döndürüleceksiniz.” Kasas Sûresi, 28:88.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Otuz İkinci Söz / Sonraki Risale: Lemeât
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem : yokluk
âzâd : serbest bırakma, hürriyetine kavuşturma
burhan-ı rububiyet : Rablığın delili; Allah’ın varlıklar üzerindeki egemenliği, terbiye ve idare etmesinin delili
burhan-ı vahdet : birlik delili
cahil-i eçhel : en cahilden daha cahil, katmerli cahil
câmid : cansız
delâlet : delil olma, işaret etme
Fâil-i Hakîm : herşeyi hikmetle yapan Allah
fenâ : yok oluş, ölümlülük
had ve hesaba gelmemek : sonsuz ve sınırsız olmak
haps-i beden : beden hapsi
hayattar : canlı
Hayy-ı Bâkî : sürekli var olan ve sonsuz hayat sahibi olan Allah
Hayy-ı Kayyûm : her an diri olup her canlıya hayat veren ve herşeyi ayakta tutan Allah
hüccet-i vahdâniyet : Allah’ın birliğinin delili
inkıraz : dağılıp yok olma, son bulma
lemeât : parıltılar
masnuat : san’at eseri varlıklar
mazi : geçmiş
mevt : ölüm
Muhyî : bütün canlılara hayat veren Allah
muntazam : düzenli
Mümît : ölümü yaratan, diriltip can verdiği varlıkları vakti gelince öldüren Cenâb-ı Allah
müstakbel : gelecek
Sâni-i Hakîm : herşeyi hikmetle ve san’atla yaratan Allah
sermediyet : süreklilik, devamlılık
sıfât-ı kudsiye : kutsal vasıflar ve özellikler
şehadet : şahitlik, tanıklık
Şems-i Ehadiyet : herbir varlıkta birlik cilveleri görünen Güneş, Allah
tahvil-i mekân : yer değiştirme
tebdil-i beden : beden değiştirme
terhis : göreve son verme
vahdâniyet : Allah’ın birliği
vâhidiyet : Allah’ın birliği
vücub-u vücud : varlığının zorunlu oluşu
vücud : varlık
Zât-ı Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Zât, Allah
zemin : yer
zîhayat : canlı
ziya : ışık
Yükleniyor...