Öyle de, bu kâinattaki mevcudat, herbiri kendi zâtıyla, sıfâtıyla, çok imkânat yolları içinde has bir vücudu ve hikmetli bir sureti ve faideli sıfatları, nasıl bir Vâcibü’l-Vücuda şehadet ederler. Öyle de, mürekkebâta girdikleri vakit, herbir mürekkepte daha başka bir lisanla, yine Sâniini ilân eder. Git gide, tâ en büyük mürekkebe kadar nisbeti, vazifesi, hizmeti itibarıyla Sâni-i Hakîmin vücub-u vücuduna ve ihtiyarına ve iradesine şehadet eder. Çünkü, birşeyi, bütün mürekkebâta hikmetli münasebetleri muhafaza suretinde yerleştiren, bütün o mürekkebâtın Hâlıkı olabilir.

Demek birtek şey binler lisanlarla Ona şehadet eder hükmündedir. İşte, kâinatın mevcudatı kadar değil, belki mevcudatın sıfât ve mürekkebâtı adedince imkânat noktasından da Vâcibü’l-Vücudun vücuduna karşı şehadetler geliyor.

İşte, ey gafil! Kâinatı dolduran bu şehadetleri, bu sadâları işitmemek, ne derece sağır ve akılsız olmak lâzım geliyor, haydi sen söyle!

Otuz Birinci Pencere

لَقَدْ خَلَقْنَا اْلاِنْسَانَ فِىۤ اَحْسَنِ تَقْوِيمٍ 1

وَفِى اْلاَرْضِ اٰيَاتٌ لِلْمُوقِنِينَ - وَفِىۤ اَنْفُسِكُمْ اَفَلاَ تُبْصِرُونَ 2

Şu Pencere insan penceresidir ve enfüsîdir. Ve enfüsî cihetinde şu pencerenin tafsilâtını binler muhakkıkîn-i evliyanın mufassal kitaplarına havale ederek, yalnız feyz-i Kur’ân’dan aldığımız birkaç esasa işaret ederiz. Şöyle ki:

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Muhakkak ki Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık.” Tîn Sûresi, 95:4.
2 : “Kesin olarak iman edenler için yeryüzünde ve kendi nefislerinde nice deliller vardır. Hâlâ görmez misiniz?” Zâriyât Sûresi, 51:20-21.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Otuz İkinci Söz / Sonraki Risale: Lemeât
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

beyan : açıklama
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah
cihet : yön
enfüsî : iç dünyamıza ait
esmâ : isimler
feyz-i Kur’ân : Kur’ân’ın verdiği ilham, bereket ve ilim bolluğu
gafil : duyarsız, sorumsuz, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranan
Hâlık : herşeyi yaratan Allah
hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması
ihsas : hissettirme
ihtiyar : irade, seçme gücü
imkânat : olabilirlikler, varlığı ile yokluğu ihtimal dahilinde olanlar
irade : dileme, tercih
kâinat : evren, yaratılmış herşey
lisan : dil
mevcudat : varlıklar
mufassal : ayrıntılı
muhafaza : koruma
muhakkıkîn-i evliya : evliyadan gerçekleri araştıran ve delilleriyle bilen âlimler
münasebet : bağlantı, ilişki
mürekkebat : bir bütünü oluşturanlar, bileşikler
mürekkep : birden fazla unsurdan meydana gelmiş
nefis : kişinin kendisi
nisbet : bağ
nüsha-i câmia : çok geniş ve kapsamlı nüsha, kopya
sadâ : ses
Sâni : herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan Allah
Sâni-i Hakîm : herşeyi hikmetle ve san’atlı bir şekilde yaratan Allah
sıfât : vasıflar, özellikler
suret : şekil, biçim
şehadet : şahitlik, tanıklık
tafsilât : ayrıntılar
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah
vücub-u vücud : varlığının zorunlu oluşu
vücud : varlık
Yükleniyor...