Evet, ene ince bir elif, bir tel, farazî bir hat iken, mahiyeti bilinmezse, tesettür toprağı altında neşvünemâ bulur, gittikçe kalınlaşır, vücud-u insanın her tarafına yayılır. Koca bir ejderha gibi, vücud-u insanı bel’ eder. Bütün o insan, bütün letâifiyle adeta ene olur. Sonra, nev’in enaniyeti de bir asabiyet-i nev’iye ve milliye cihetiyle o enaniyete kuvvet verip, o ene, o enaniyet-i nev’iyeye istinad ederek, şeytan gibi, Sâni-i Zülcelâlin evâmirine karşı mübareze eder.1 Sonra, kıyas-ı binnefis suretiyle, herkesi, hattâ herşeyi kendine kıyas edip, Cenâb-ı Hakkın mülkünü onlara ve esbaba taksim eder, gayet azîm bir şirke düşer,

2 اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ meâlini gösterir. Evet, nasıl mîrî malından kırk parayı çalan bir adam, bütün hazır arkadaşlarını birer dirhem almasını kabul ile hazmedebilir. Öyle de, “Kendime mâlikim” diyen adam, “Herşey kendine mâliktir” demeye ve itikad etmeye mecburdur.

İşte, ene, şu hâinâne vaziyetinde iken, cehl-i mutlaktadır. Binler fünunu bilse de, cehl-i mürekkeple bir eçheldir. Çünkü duyguları, efkârları kâinatın envâr-ı marifetini getirdiği vakit, nefsinde onu tasdik edecek, ışıklandıracak ve idame edecek bir madde bulmadığı için, sönerler. Gelen herşey nefsindeki renklerle boyalanır. Mahz-ı hikmet gelse, nefsinde abesiyet-i mutlaka suretini alır. Çünkü, şu haldeki enenin rengi, şirk ve ta’tildir, Allah’ı inkârdır. Bütün kâinat parlak âyetlerle dolsa, o enedeki karanlıklı bir nokta, onları nazarda söndürür, göstermez.3 On Birinci Sözde, mahiyet-i insaniyenin ve mahiyet-i insaniyedeki enaniyetin, mânâ-yı harfî cihetiyle ne kadar hassas bir mizan ve doğru bir mikyas ve muhit bir fihriste ve mükemmel bir harita ve câmi’ bir âyine ve kâinata güzel bir takvim, bir ruznâme olduğu, gayet kat’î bir surette tafsil edilmiştir. Ona müracaat edilsin. O Sözdeki tafsilâta iktifâen kısa keserek mukaddimeye nihayet verdik. Eğer mukaddimeyi anladınsa, gel, hakikate giriyoruz.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : bk. A’râf Sûresi, 7:12; Hicr Sûresi, 15:32-33; Sâd Sûresi, 38:75-76.
2 : “Muhakkak ki şirk pek büyük bir zulümdür.” Lokman Sûresi, 31:13.
3 : bk. Bakara Sûresi, 2:171; Âl-i İmran Sûresi, 3:70; En’âm Sûresi, 6:7; A’râf Sûresi, 7:146; Yûnus, Sûresi, 10:101; Yûsuf Sûresi, 12:105; Nahl Sûresi, 16:83; Neml Sûresi, 27:14.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Dokuzuncu Söz / Sonraki Risale: Otuz Birinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

abesiyet-i mutlaka : her yönüyle gayesizlik ve saçmalık
asabiyet-i nev’iye ve milliye : kavim ve tür milliyetçiliği
azîm : büyük
bel’ : yutma, ortadan kaldırma
cehl-i mutlak : tam bilgisizlik
cehl-i mürekkep : bilmediğinden habersiz kimsenin cehaleti
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, şeref ve azamet sahibi yüce Allah
cihet : yön
dirhem : yaklaşık üç grama denk olan bir ağırlık ölçüsü
eçhel : çok cahil
efkâr : fikirler, düşünceler
ejderha : büyük yılan
enaniyet : benlik
ene : ben, benlik
envâr-ı marifet : bilme ve tanıma nurları
esbab : sebepler
evâmir : emirler
farazî : var sayılmış
fünun : fenler, bilimler
hâinâne : hâince
idame etmek : devam ettirmek
inkâr : kabul etmeme, inanmama
istinad : dayanma
itikad etmek : inanmak
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kıyas-ı binnefis : kendini kıyaslama
letâif : lâtifeler, insanın mânevî yapısındaki ince duygular
mahiyet : özellik, nitelik, esas
mahiyet-i insaniye : insanın mahiyeti, aslı ve donanımı
mahz-ı hikmet : hikmetin ta kendisi
mâlik : sahip
mânâ-yı harfî : bir şeyin kendisini değil de sanatkârını, ustasını, sahibini bilip tanıtan mâna
meâl : açıklama, anlam
mikyas : ölçek
mîrî : devlete ait
mizan : ölçü
mübareze : karşı koyma, çarpışma
mülk : sahip olunan ve hükmedilen şeyler
nazar : bakış
nefs : kişinin kendisi
neşvünemâ : büyüyüp gelişme
nev’ : tür
Sâni-i Zülcelâl : herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan, sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Allah
suret : şekil, görüntü
şirk : Allah’a ortak koşma
ta’til : Allah’ı inkâr etmek
taksim etmek : bölüştürmek, paylaştırmak
tasdik etmek : doğrulamak, onaylamak
tesettür : örtünme, gizlenme
vücud-u insan : insan vücudu, beden
Yükleniyor...