İkinci şart: Ali’den alıp Veli’ye vermek değil, belki kendi malından vermektir. Şu şartı رَزَقْنَاهُمْ lâfzı ifade ediyor. “Size rızık olandan veriniz” demektir.

Üçüncü şart: Minnet etmemektir. Şu şarta رَزَقْنَا daki نَا lâfzı işaret eder. Yani, “Ben size rızkı veriyorum. Benim malımdan Benim abdime vermekte minnetiniz yoktur.”

Dördüncü şart: Öyle adama veresin ki, nafakasına sarf etsin. Yoksa sefâhete sarf edenlere sadaka makbul olmaz. Şu şarta يُنْفِقُونَ lâfzı işaret ediyor.

Beşinci şart: Allah namına vermektir ki, رَزَقْنَاهُمْ ifade ediyor. Yani, “Mal Benimdir; Benim namımla vermelisiniz.”

Şu şartlarla beraber, tevsî de var. Yani, sadaka nasıl mal ile olur; ilim ile dahi olur, kavl ile, fiil ile, nasihat ile de oluyor. İşte şu aksâma مِمَّاlâfzındaki مَا umumiyetiyle işaret ediyor. Hem şu cümle de bizzat işaret ediyor; çünkü mutlaktır, umumu ifade eder.

İşte, sadakayı ifade eden şu kısacık cümlede, beş şartla beraber geniş bir dairesini akla ihsan ediyor, heyetiyle ihsas ediyor.

İşte, heyette böyle pek çok nazımlar var. Kelimâtın dahi, birbirine karşı aynen, geniş, böyle bir daire-i nazmiyesi var. Sonra kelâmların da, meselâ قُلْ هُوَ اللهُ أَحَدٌ 1 ’de altı cümle var: üçü müsbet, üçü menfi. Altı mertebe-i tevhidi ispat etmekle beraber, şirkin altı envâını reddeder. Herbir cümlesi, öteki cümlelere hem delil olur, hem netice olur. Çünkü herbir cümlenin iki mânâsı var. Bir mânâ ile netice olur, bir mânâ ile de delil olur. Demek, Sûre-i İhlâsta otuz Sûre-i İhlâs kadar, muntazam, birbirini ispat eder delillerden mürekkep sûreler vardır. Meselâ,

قُلْ هُوَ اللهُ: ِلاَنَّهُ اَحَدٌ، ِلاَنَّهُ صَمَدٌ، ِلاَنَّهُ لَمْ يَلِدْ، ِلاَنَّهُ لَمْ يُولَدْ،
ِلاَنَّهُ لَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَدٌ
2

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “De ki: O Allah birdir.” İhlâs Sûresi, 112-1.
2 : De ki: O Allah’tır. Çünkü O birdir. Çünkü O hiçbir şeye muhtaç değildir ve herşey Ona muhtaçtır. Çünkü O doğurmamıştır. Çünkü O doğurulmamıştır. Çünkü Ona denk olacak hiçbir şey yoktur.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Dördüncü Söz / Sonraki Risale: Yirmi Altıncı Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

abd : kul
aksâm : kısımlar, bölümler
daire-i nazmiye : nazım, diziliş dairesi
envâ : çeşitler
heyet : kısım, parça
ihsan etmek : bağışlamak
ihsas etmek : hissettirmek
kavl : söz
kelâm : söz
kelimât : kelimeler
lâfz : ifade, kelime
makbul : kabul olunma
menfi : olumsuz
mertebe-i tevhid : her şeyin bir olan Allah’a ait olduğunu anlatan mertebe, seviye
minnet : başa kakma
muntazam : düzenli, tertipli
mutlak : serbest bırakılmış, sınırı belirtilmemiş
mürekkep : oluşmuş
müsbet : olumlu
nafaka : geçim vasıtası
nam : ad
nasihat : öğüt
nazım : diziliş, tertip ve vezin
netice : sonuç
sarf etmek : harcamak
sefahet : zevk, eğlence ve yasak şeylere düşkünlük, budalalık
şirk : Allah’a ortak koşma
tevsî : genişletme
umum : genel
Yükleniyor...