اَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبوُنَ 1 Veyahut, gayb-âşinâlık dâvâ eden Budeîler 2 gibi ve umur-u gaybiyeye dair tahminlerini yakîn tahayyül eden akılfuruşlar gibi, senin gaybî haberlerini beğenmiyorlar mı? Gaybî kitapları mı var ki senin gaybî kitabını kabul etmiyorlar? Öyle ise, vahye mazhar resullerden başka kimseye açılmayan ve kendi başıyla ona girmeye kimsenin haddi olmayan âlem-i gayb kendi yanlarında hazır, açık tahayyül edip ondan malûmat alarak yazıyorlar hülyasında bulunuyorlar. Böyle haddinden hadsiz tecavüz etmiş mağrur hodfuruşların tekzipleri sana fütur vermesin. Zira az bir zamanda senin hakikatlerin onların hülyalarını zir ü zeber edecek.

اَمْ يُرِيدُونَ كَيْداً فَالَّذِينَ كَفَرُوا هُمُ الْمَكِيدُونَ 3 Veyahut, fıtratları bozulmuş, vicdanları çürümüş şarlatan münafıklar, dessas zındıklar gibi, ellerine geçmeyen hidayetten halkları aldatıp çevirmek, hile edip döndürmek mi istiyorlar ki, sana karşı kâh kâhin, kâh mecnun, kâh sâhir deyip, kendileri dahi inanmadıkları halde başkalarını inandırmak mı istiyorlar? Böyle hilebaz şarlatanları insan sayıp desiselerinden, inkârlarından müteessir olarak fütur getirme. Belki daha ziyade gayret et. Çünkü onlar kendi nefislerine hile ederler, kendilerine zarar ederler. Ve onların fenalıkta muvaffakiyetleri muvakkattir ve istidraçtır, bir mekr-i İlâhîdir.

اَمْ لَهُمْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَ 4 Veyahut, hâlık-ı hayır ve hâlık-ı şer namıyla ayrı ayrı iki ilâh tevehhüm eden Mecusîler gibi ve ayrı ayrı esbaba bir nevi ulûhiyet veren ve onları kendilerine birer nokta-i istinad tahayyül eden esbabperestler, sanemperestler gibi, başka ilâhlara dayanıp sana muâraza mı ederler? Senden istiğna mı ediyorlar?

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Yoksa gaybın ilmi onların yanında da oradan mı alıp yazıyorlar?” Tûr Sûresi, 52:41.
2 : Buda dinine mensup olanlar, Budistler.
3 : “Yoksa sana bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Fakat o kâfirler tuzağa düşecek olanların tâ kendileridir.” Tûr Sûresi, 52:42.
4 : “Yoksa onların Allah’tan başka bir ilâhı mı var? Allah onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir.” Tûr Sûresi, 52:43.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Dördüncü Söz / Sonraki Risale: Yirmi Altıncı Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

akılfuruş : aklını beğendirmeye çalışan
âlem-i gayb : görünmeyen, fakat varlığı kesin olan ve mahiyeti Allah tarafından bilinen başka dünyalar
Budeî : Budistler
dâvâ : iddia
desise : hile
dessas : hilekâr, aldatıcı
esbab : sebepler
fenalık : kötülük
fıtrat : yaratılış, mizaç, karakter
fütur : usanç, gevşeklik
gayb-âşinalık : gaybdan haber verme
gaybî : görünmeyen âlemlerden gelen
hadd : yetki
hadsiz : sınırsız
hakikat : gerçek, doğru
hâlık-ı hayır : iyiliğin yaratıcısı
hâlık-ı şer : kötülüğün yaratıcısı
hidayet : doğru ve hak yol, İslâmiyet
hilebaz : hilekâr, aldatıcı
hodfuruş : kendi kendini beğenen, meziyetlerini satmaya çalışan
hülya : hayal
inkâr : kabul etmeme, yok sayma
istidraç : Allah tarafından günahkâr kişilere verilen bir takım olağanüstü haller ve üstünlükler
kâh : bazen
kâhin : falcı, gelecekten haber veren kimse
mağrur : gururlu
malûmat : bilgiler
mazhar : erişme, nail olma
mecnun : deli, akılsız
Mecusî : ateşperest, ateşe tapan
mekr-i İlâhî : Allah’ın hilesi, düzeni
muvaffakiyet : başarı
muvakkat : geçici
münafık : iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen
müteessir : etkilenmiş, üzüntülü
nefis : kişinin kendisi
resul : peygamber
sâhir : sihirbaz
şarlatan : yalancı, aldatıcı
tahayyül : hayal etme
tecavüz : ileri gitme, sınırı aşma
tekzip : yalanlama
tevehhüm : vehimlenmek, sanmak
umur-u gaybiye : gaybî, bilinmeyen şeyler
vahy : Allah tarafından gönderilen ve bildirilen şey
yakîn : şüphesiz, kesin bilgi
zındık : dinsiz
zir ü zeber : darmadağınık, alt üst
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...