İşte, şu âyetler, haşrin kabulüne zihni müheyyâ etti, kalbi de hazır etti. Çünkü nezâirini dünyevî ef’âl ile de gösterdi.

Hem kâh oluyor ki, ef’âl-i uhreviyesini öyle bir tarzda zikreder ki, dünyevî nezâirlerini ihsas etsin, tâ istib’âd ve inkâra meydan kalmasın. Meselâ 1 اِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ ilh., ve 2 اِذَا السَّمَاءُ انْفَطَرَتْ ilh., ve
3 اِذَا السَّمَاۤءُ انْشَقَّتْ İşte, şu sûrelerde, kıyamet ve haşirdeki inkılâbât-ı azîmeyi ve tasarrufât-ı rububiyeti öyle bir tarzda zikreder ki, insan onların nazirelerini dünyada, meselâ güzde, baharda gördüğü için, kalbe dehşet verip akla sığmayan o inkılâbâtı kolayca kabul eder. Şu üç sûrenin meâl-i icmâlîsine işaret dahi pek uzun olur. Onun için birtek kelimeyi nümune olarak göstereceğiz.

Meselâ 4 اِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ kelimesi ifade eder ki, haşirde herkesin bütün a’mâli bir sahife içinde yazılı olarak neşrediliyor. Şu mesele, kendi kendine çok acaip olduğundan, akıl ona yol bulamaz. Fakat sûrenin işaret ettiği gibi, haşr-i baharîde başka noktaların naziresi olduğu gibi, şu neşr-i suhuf naziresi pek zâhirdir. Çünkü, her meyvedar ağacın, çiçekli bir otun da amelleri var, fiilleri var, vazifeleri var, esmâ-i İlâhiyeyi ne şekilde göstererek tesbihat etmişse ubûdiyetleri var. İşte, onun, bütün bu amelleri tarih-i hayatlarıyla beraber umum çekirdeklerinde, tohumcuklarında yazılıp, başka bir baharda, başka bir zeminde çıkar. Gösterdiği şekil ve suret lisanıyla, gayet fasih bir surette, analarının ve asıllarının a’mâlini zikrettiği gibi, dal, budak, yaprak, çiçek ve meyveleriyle, sahife-i a’mâlini neşreder. İşte, gözümüzün önünde bu hakîmâne, hafîzâne, müdebbirâne, mürebbiyâne, lâtifâne şu işi yapan Odur ki, der: اِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ Başka noktaları buna kıyas eyle, kuvvetin varsa istinbat et. Sana yardım için bunu da söyleyeceğiz:

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Güneş dürülüp toplandığında.” Tekvir Sûresi, 81:1.
2 : “Gök yarıldığında.” İnfitar Sûresi, 82:1.
3 : “Gök yarıldığında.” İnşikak Sûresi, 84:1.
4 : “Defterler açılıp neşredildiğinde.” Tekvir Sûresi, 81:10.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Dördüncü Söz / Sonraki Risale: Yirmi Altıncı Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

a’mâl : davranışlar, işler
acaip : şaşırtıcı, hayret verici
amel : davranış, iş
dünyevî : dünyaya ait
ef’âl : fiiller, işler
ef’âl-i uhreviye : âhirete ait işler
esmâ-i İlâhiye : Cenab-ı Allah’ın isimleri
fasih : güzel, düzgün ve açık konuşan
güz : sonbahar
hafîzâne : koruyup gözeterek, esirgeyerek ve saklayarak
hakîmâne : hikmetli bir şekilde
haşir : öldükten sonra âhirette yeniden diriltilip Allah’ın huzurunda toplanma
haşr-i baharî : bahardaki diriliş, bahar mevsiminde bitkilerin ve hayvanların dirilişi
ihsas : hissettirme
inkılâbât : büyük değişimler
inkılâbât-ı azîme : çok büyük değişimler
istib’âd : akıldan uzak görme
kâh : bazen
lâtifâne : hoş ve güzel bir şekilde
meâl-i icmâlî : kısaca açıklama
müdebbirâne : tedbirli bir şekilde, herşeyi önceden düşünerek
müheyyâ : hazırlanmış
mürebbiyâne : terbiye ederek ve yetiştirerek
nazire : benzer, örnek
neşretmek : yaymak
neşr-i suhuf : haşir zamanı, insanların hesaplarının görülmesi için amel defterlerinin meydana çıkarılıp herkesin hesabının görülmesi
nezâir : benzerler, örnekler
sahife-i a’mâl : iş ve davranışların yazıldığı sahifeler
suret : tarz, biçim
tarih-i hayat : hayatının tarihi
tasarrufât-ı Rabbâniye : herşeyi terbiye ve idare eden Allah’ın fiil ve icraatları
tesbihat : Allah’ı öven ve kusurdan yüce tutan sözler ve varlıkların hal diliyle bu anlamı ifade etmesi
ubûdiyet : kulluk
umum : bütün
zâhir : açık
Yükleniyor...