Birinci maden: Bütün bağındakiHAŞİYE yetiştirdiğin, çiçekli olsun, meyveli olsun, her nebatın, her ağacın tesbihatından, güzel bir niyetle, bir hisse alıyorsun.

İkinci maden: Hem bu bağdan çıkan mahsulâttan kim yese-hayvan olsun, insan olsun, inek olsun, sinek olsun, müşteri olsun, hırsız olsun-sana bir sadaka hükmüne geçer. Fakat o şartla ki, sen Rezzâk-ı Hakikî namına ve izni dairesinde tasarruf etsen ve Onun malını Onun mahlûkatına veren bir tevziat memuru nazarıyla kendine baksan...

İşte, bak, namazı terk eden ne kadar büyük bir hasâret eder. Ne kadar ehemmiyetli bir serveti kaybeder. Ve sa’ye pek büyük bir şevk veren ve amelde büyük bir kuvve-i mânevî temin eden o iki neticeden ve o iki madenden mahrum kalır, iflâs eder. Hattâ ihtiyarlandıkça bahçecilikten usanır, fütur gelir. “Neme lâzım,” der. “Ben zaten dünyadan gidiyorum. Bu kadar zahmeti niçin çekeceğim?” diyecek, kendini tembelliğe atacak. Fakat evvelki adam der: “Daha ziyade ibadetle beraber sa’y-i helâle çalışacağım. Tâ kabrime daha ziyade ışık göndereceğim, âhiretime daha ziyade zahîre tedarik edeceğim.”

Elhasıl: Ey nefis! Bil ki, dünkü gün senin elinden çıktı. Yarın ise, senin elinde senet yok ki ona mâliksin. Öyle ise, hakikî ömrünü, bulunduğun gün bil; lâakal günün bir saatini, ihtiyat akçesi gibi, hakikî istikbal için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviye olan bir mescide veya bir seccadeye at.

Hem bil ki, her yeni gün, sana, hem herkese bir yeni âlemin kapısıdır. Eğer namaz kılmazsan, senin o günkü âlemin zulümatlı ve perişan bir halde gider, senin aleyhinde âlem-i misalde şehadet eder. Zira herkesin, her günde, şu âlemden bir mahsus âlemi var.

Hem o âlemin keyfiyeti, o adamın kalbine ve ameline tâbidir. Nasıl ki, âyinende görünen muhteşem bir saray, âyinenin rengine bakar. Siyah ise siyah görünür; kırmızı ise kırmızı görünür. Hem onun keyfiyetine bakar. O âyine şişesi düzgünse, sarayı güzel gösterir. Düzgün değilse çirkin gösterir. En nazik şeyleri kaba gösterdiği misillü, sen kalbinle, aklınla, amelinle, gönlünle, kendi âleminin şeklini değiştirirsin. Ya aleyhinde, ya lehinde şehadet ettirebilirsin.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Bu Makam, bir bağda, bir zâta bir derstir ki, bu tarzla beyan edilmiş.
Önceki Risale: Yirminci Söz / Sonraki Risale: Yirmi İkinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i misal : görüntüler âlemi
amel : iş, fiil
âyine : ayna
beyan : açıklama
elhasıl : kısaca, özetle
fütur : usanç
hakikî : gerçek, doğru
hasâret : ziyan
haşiye : dipnot açıklayıcı not
ihtiyat akçesi : tedbir akçesi, yedek para
istikbal : gelecek
keyfiyet : nitelik, özellik
kuvve-i mânevî : mânevî kuvvet
lâakal : en az
maden-i mânevî : mânevî kaynak
mahlukât : yaratılmışlar
mahsulât : ürünler
mahsus : özel
mâlik : sahip
menba : kaynak
misillü : gibi
nafaka-i dünyeviye : dünya hayatında geçinmek için lüzumlu olan şey
nafaka-i uhreviye : âhiret hayatında geçinmek için lüzumlu olan şey
nazar : bakış
nebat : bitki
Rezzâk-ı Hakikî : gerçek rızık verici olan Allah
sa’y : çalışma
sa’y-i helâl : helâl çalışma
sandukça-i uhreviye : âhiret sandığı
şehadet : şahitlik, tanıklık
şevk : şiddetli arzu ve istek
tâbi : uyan
tasarruf etmek : kullanmak
tedarik : elde etme
tesbihat : Allah’ı öven ve kusurdan yüce tutan sözler
teşkil olunmak : oluşturulmak
tevziat : dağıtım
zâd-ı âhiret : âhiret azığı
zahîre : azık
ziyade : çok, fazla
zulümatlı : karanlık
Yükleniyor...