ÜÇÜNCÜ ESAS

Mesele-i melâike ve ruhaniyat o mesâildendir ki, tek bir cüz’ün vücudu ile bir küllün tahakkuku bilinir; birtek şahsın rüyeti ile umum nev’in vücudu malûm olur. Çünkü kim inkâr ederse külliyen inkâr eder. Birtekini kabul eden, o nev’in umumunu kabul etmeye mecburdur.

Madem öyledir, işte bak: Görmüyor musun ve işitmiyor musun ki, bütün ehl-i edyan, bütün asırlarda, zaman-ı Âdem’den şimdiye kadar melâikenin vücuduna ve ruhanîlerin tahakkukuna ittifak etmişler ve insanın taifeleri birbirinden bahsi ve muhaveresi ve rivâyeti gibi, meleklerle muhavere edilmesine ve onların müşahedesine ve onlardan rivâyet edilmesine icmâ etmişlerdir.

Acaba, hiçbir fert melâikelerden bilbedâhe görünmezse, hem bilmüşahede bir şahsın veya müteaddit eşhasın vücudu kat’î bilinmezse, hem onların bilbedâhe, bilmüşahede vücutları hissedilmezse, hiç mümkün müdür ki, böyle bir icmâ ve ittifak devam etsin ve böyle müsbet ve vücudî bir emirde ve şuhuda istinad eden bir halde müstemirren ve tevatüren o ittifak devam etsin?

Hem hiç mümkün müdür ki, şu itikad-ı umumînin menşei, mebâdi-i zaruriye ve bedihî emirler olmasın? Hem hiç mümkün müdür ki, hakikatsiz bir vehim, bütün inkılâbât-ı beşeriyede, bütün akaid-i insaniyede istimrar etsin, bekà bulsun? Hem hiç mümkün müdür ki, şu ehli edyânın, bu icmâ-ı azîmin senedi, bir hads-i kat’î olmasın, bir yakîn-i şuhudî olmasın?
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Sekizinci Söz / Sonraki Risale: Otuzuncu Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

akaid-i insaniye : insanlığa ait inançlar
bedihî : açık, âşikâr
bekà : devamlılık, süreklilik
bilbedâhe : ap açık bir şekilde
bilmüşahede : gözle görerek
cüz’ : parça, kısım
hads-i kat’î : kesin ve doğru sezgi
hakikatsiz : gerçek olmayan, asılsız
hamele : taşıyıcı
ibâdullah : Allah’ın kulları
icmâ : fikir birliği
icmâ-ı azîm : çok büyük fikir birliği
inkâr : kabul etmeme
irade-i ezeliye : Allah’ın ezelî iradesi
istimrar : devam etme
istinad : dayanma
itikad-ı umumî : çoğunluğun, genelin inancı
ittifak : birlik, birleşme
kat’î : kesin
kudret-i fâtıra : yaratıcı kudret
küll : bütün
külliyyen : bütünüyle
mâbed : ibadet edilen yer
melâike : melekler
menşe : kök
mesâil : meseleler
mümessil : temsilci
müsbet : uygun
müstemirren : sürekli, devamlı olarak
müşahede : gözle görme
müteaddit : çeşitli, birden fazla
mütemessil : cisim şeklinde görünen
nevi : tür, çeşit
rivâyet : duyulan şeylerin nakledilmesi
senet : kuvvetli delil olabilecek söz
tâbi : bağlı
tahakkuk : gerçekleşme
taife : topluluk, grup
ümmet : millet
vehim : kuruntu, zan
vücud : varlık
vücudî : varlıkla ilgili
yakîn-i şuhudî : görür gibi inanma
zaman-ı Âdem : Hz. Âdem’in yaşadığı dönem
Yükleniyor...