ÜÇÜNCÜ MESELE ki, kudretin nisbeti kanunîdir. Yani, çoğa-aza, büyüğe-küçüğe bir bakar. Şu mesele-i gàmızayı birkaç temsille zihne takrib edeceğiz.

İşte, kâinatta şeffafiyet, mukabele, muvazene, intizam, tecerrüt, itaat birer emirdir ki, çoğu aza, büyüğü küçüğe müsavi kılar.

Birinci temsil: Şeffafiyet sırrını gösterir. Meselâ, şemsin feyz-i tecellîsi olan timsali ve aksi, denizin yüzünde ve denizin herbir katresinde aynı hüviyeti gösterir.

Eğer küre-i arz, perdesiz güneşe karşı muhtelif cam parçalarından mürekkep olsa, şemsin aksi, herbir parçada ve bütün zemin yüzünde müzahametsiz, tecezzîsiz, tenakussuz bir olur.

Eğer faraza şems fâil-i muhtar olsaydı ve feyz-i ziyasını, timsal-i aksini iradesiyle verseydi, bütün zemin yüzüne verdiği feyzi, bir zerreye verdiği feyizden daha ağır olamazdı.

İkinci temsil: Mukabele sırrıdır. Meselâ, zîhayat fertlerden, yani insanlardan terekküp eden bir daire-i azîmenin nokta-i merkeziyesindeki ferdin elinde bir mum ve daire-i muhitteki fertlerin ellerinde de birer âyine farz edilse, nokta-i merkeziyenin muhit âyinelerine verdiği feyiz ve cilve-i akis müzahametsiz, tecezzîsiz, tenakussuz, nisbeti birdir.

Üçüncü temsil: Muvazene sırrıdır. Meselâ, hakikî ve hassas ve çok büyük bir mizan bulunsa, iki gözünde iki güneş veya iki yıldız veya iki dağ veya iki yumurta veya iki zerre, herhangisi bulunursa bulunsun, sarf olunacak aynı kuvvetle o hassas, azîm terazinin bir gözü göğe, biri zemine inebilir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Sekizinci Söz / Sonraki Risale: Otuzuncu Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

cilve-i akis : yansımanın görüntüsü
daire-i muhit : çevredeki, etraftaki daire
fâil-i muhtar : dilediğini yapmakta serbest olan fâil
feyz-i tecellî : yansımanın bereketi
feyz-i ziya : ışığın bereketi
Hâlık : herşeyi yaratan Allah
hüviyet : mahiyet, özellik
illiyet : sebeplilik
intizam : tertip
irade : dileme
isyan : itaatsizlik
itaat : emre uyma
kanunî : kanun şeklinde
katre : damla
kudret : güç
küll : bütün
küre-i arz : yerküre
mahall-i taallûk-u kudret : kudretin alakalı olduğu yer
mâlûliyet : bir sebebe bağlılık
mâni : engel
melekûtiyet : birşeyin görünmeyen iç yüzü, aslı, hakikati
mesele-i gàmıza : anlaşılması zor mesele
mukabele : birbirinin karşısında olma
muzahrafat : süprüntüler, atıklar
müzahamet : birbirine zahmet verme, sıkışma
nâmütenâhi : sonsuz
rüçhan : üstünlük
şeffafiyet : şeffaflık, saydamlık
şems : güneş
takrib : yaklaştırma
tecerrüt : sıyrılma, soyutlanma
tecezzî : bölünme, parçalanma
tekebbür : büyüklenme
temsil : kıyaslama tarzında benzetme, analoji
tenakus : eksilme, noksanlaşma
terekküp : birleşme, meydana gelme
terettüb-ü esbab : sebeplerin sıralanışı
teselsül-ü ilel : sebeplerin zinciri, arka arkaya gelmesi
teşahhusât : şahıslanmalar, somutlaşmalar
timsal : görüntü
timsal-i aks : yansımanın görüntüsü
zâtî : kendisine ait
zemin : yer
zerre : atom, en küçük parça
zîhayat : canlı
Yükleniyor...