Rahmânü’r-Rahîm ismiyle, hurilerle müzeyyen Cennet gibi senin bütün arzularına câmi’ bir meskeni senin cismanî hevesâtına ihzar eden; ve sair esmâsıyla senin ruhun, kalbin, sırrın, aklın ve sair letâifin arzularını tatmin edecek ebedî ihsânâtını o Cennette sana müheyyâ eden; ve herbir isminde mânevî çok hazine-i ihsan ve kerem bulunan bir Mahbûb-u Ezelînin, elbette bir zerre muhabbeti kâinata bedel olabilir; kâinat Onun bir cüz’î tecellî-i muhabbetine bedel olamaz. Öyle ise, o Mahbûb-u Ezelînin kendi habîbine söylettirdiği şu ferman-ı ezelîyi dinle, ittibâ et:

قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُونِى يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ 1

İKİNCİ MEYVE: Ey nefis! Ubûdiyet, mukaddeme-i mükâfat-ı lâhika değil, belki netice-i nimet-i sabıkadır. Evet, biz ücretimizi almışız; ona göre hizmetle ve ubûdiyetle muvazzafız.

Çünkü, ey nefis, hayr-ı mahz olan vücudu sana giydiren Hâlık-ı Zülcelâl, sana iştihalı bir mide verdiğinden, Rezzâk ismiyle, bütün mat’umâtı bir sofra-i nimet içinde senin önüne koymuştur.

Sonra sana hassasiyetli bir hayat verdiğinden, o hayat dahi bir mide gibi rızık ister. Göz, kulak gibi bütün duyguların, eller gibidir ki, rû-yi zemin kadar geniş bir sofra-i nimeti, o ellerin önüne koymuştur.

Sonra, mânevî çok rızık ve nimetler isteyen insaniyeti sana verdiğinden, âlem-i mülk ve melekût gibi geniş bir sofra-i nimet, o mide-i insaniyetin önüne ve aklın eli yetişecek nisbette sana açmıştır.

Sonra, nihayetsiz nimetleri isteyen ve hadsiz rahmetin meyveleriyle tagaddî eden ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyeti ve imanı sana verdiğinden, daire-i mümkinat ile beraber Esmâ-i Hüsnâ ve sıfât-ı mukaddesenin dairesine şamil bir sofra-i nimet ve saadet ve lezzet sana fethetmiştir.

Sonra, imanın bir nuru olan muhabbeti sana vermekle, gayr-ı mütenâhi bir sofra-i nimet ve saadet ve lezzet sana ihsan etmiştir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki Allah da sizi sevsin.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:31.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Üçüncü Söz / Sonraki Risale: Yirmi Beşinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i mülk ve melekût : varlığın dış ve iç yüzü
câmi’ : kapsamlı, içine alan
cismanî : vücutla alakalı
cüz’î : az, küçük
daire-i mümkinat : imkân alemi; yaratılanların tamamının teşkil ettiği âlem
ebedî : sonsuz
esmâ : isimler
Esmâ-i Hüsnâ : Allah’ın en güzel isimleri
fermân-ı ezelî : ezelî buyruk
fethetmek : açmak
habîb : sevgili
hadsiz : sınırsız
Hâlık-ı Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi yaratıcı Allah
hassasiyetli : duyarlı, hassas
hayr-ı mahz : sırf hayırdan ibaret
hazine-i ihsan ve kerem : iyilik ve bağış hazinesi
hevesât : hevesler, arzular
ihsânât : iyilikler, bağışlar
ihzar : hazırlama
insaniyet-i kübrâ : en büyük insanlık
iştiha : iştah, fazla istek ve arzu
ittibâ etmek : uymak
kâinat : evren, yaratılmış herşey
letâif : insanın mânevî yapısındaki ince duygular
Mahbûb-u Ezelî : varlığının başlangıcı olmayan ve bütün yaratılmışlar tarafından sevilen Allah
mânevî : mânâya ait
mat’umât : yenecek şeyler
mesken : ev, mekân
mide-i insaniyet : insanlık midesi, insanî değerlerle doyan mide
muhabbet : sevgi
mukaddeme-i mükâfat-ı lâhika : sonradan verilecek olan mükafatın başlangıcı
muvazzaf : vazifeli
müheyyâ etme : hazırlama
müzeyyen : süslü
nefis : kişinin kendisi
netice-i nimet-i sabıka : geçmişte verilmiş nimetin sonucu
nihayetsiz : sonsuz
nisbet : ölçü, oran
rahmet : merhamet, şefkat, ihsan
Rezzak : bütün canlıların rızıklarını veren Allah
rû-yi zemin : yeryüzü
saadet : mutluluk
sair : diğer
sıfât-ı mukaddese : mukaddes sıfatlar
sofra-i nimet : nimet sofrası
şamil : içine alan, kapsayıcı
tagaddî etmek : beslenmek
tecellî-i muhabbet : sevginin yansıması
ubûdiyet : Allah’a kulluk
zerre : atom, maddenin en küçük parçası
Yükleniyor...