Yani, cismâniyetin itibarıyla küçük, zayıf, âciz, zelil, mukayyet, mahdut bir cüzsün. Onun ihsanıyla, cüz’î bir cüzden, küllî bir küll-ü nuranî hükmüne geçtin. Zira, hayatı sana vermekle, cüz’iyetten bir nevi külliyete; ve insaniyeti vermekle hakikî külliyete; ve İslâmiyeti vermekle ulvî ve nuranî bir külliyete; ve marifet ve muhabbeti vermekle muhit bir nura seni çıkarmış.

İşte, ey nefis, sen bu ücreti almışsın. Ubûdiyet gibi lezzetli, nimetli, rahatlı, hafif bir hizmetle mükellefsin. Halbuki buna da tembellik ediyorsun. Eğer yarım yamalak yapsan da, güya eski ücretleri kâfi gelmiyormuş gibi, çok büyük şeyleri mütehakkimâne istiyorsun. Ve hem “Niçin duam kabul olmadı?” diye nazlanıyorsun.

Evet, senin hakkın naz değil, niyazdır. Cenâb-ı Hak, Cenneti ve saadet-i ebediyeyi, mahz-ı fazl ve keremiyle ihsan eder. Sen daima rahmet ve keremine iltica et, Ona güven ve şu fermanı dinle:

قُلْ بِفَضْلِ اللّٰهِ وَبِرَحْمَتِهِ فَبِذٰ لِكَ فَلْيَفْرَحُوا هُوَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعوُنَ 1

Eğer desen: “Şu küllî, hadsiz nimetlere karşı nasıl şu mahdut ve cüz’î şükrümle mukabele edebilirim?”

Elcevap: Küllî bir niyetle, hadsiz bir itikadla. Meselâ, nasıl ki bir adam, beş kuruş kıymetinde bir hediye ile bir padişahın huzuruna girer. Ve görür ki, herbiri milyonlara değer hediyeler, makbul adamlardan gelmiş, orada dizilmiş. Onun kalbine gelir: “Benim hediyem hiçtir, ne yapayım?” Birden der: “Ey seyyidim! Bütün şu kıymettar hediyeleri kendi namıma sana takdim ediyorum. Çünkü sen onlara lâyıksın. Eğer benim iktidarım olsaydı, bunların bir mislini sana hediye ederdim.”

İşte, hiç ihtiyacı olmayan ve raiyetinin derece-i sadakat ve hürmetlerine alâmet olarak hediyelerini kabul eden o padişah, o biçarenin o büyük ve küllî niyetini ve arzusunu ve o güzel ve yüksek itikad liyakatini, en büyük bir hediye gibi kabul eder.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Onlara söyle ki: Allah’ın lütfuyla ve rahmetiyle—ancak bununla ferahlansınlar. Bu, onların dünyada toplayıp durduklarından daha hayırlıdır.” Yûnus Sûresi, 10:58.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Üçüncü Söz / Sonraki Risale: Yirmi Beşinci Söz
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âciz : güçsüz
alâmet : işaret
cismâniyet : bedenle, maddî vücutla ilgili oluş
cüz : parça
cüz’î : fert, birey
cüz’iyet : parça olma hali, küçüklük
derece-i sadakat : bağlılık derecesi
ferman : emir, buyruk
gayr-ı mütenâhi : sonu olmayan
hadsiz : sayısız
hakikî : gerçek
hürmet : saygı
ihsan : bağış, iyilik
iktidar : güç, kuvvet
iltica etmek : sığınmak
insaniyet : insanlık
itikad : inanç
kâfi : yeterli
kerem : cömertlik, ikram, bağış
kıymettar : kıymetli, değerli
küllî : kapsamlı, insanlık gibi bir tür hükmünde
külliyet : büyüklük, genellik
küll-ü nuranî : nurlu bir küll, bütün varlıklarla ilgisi olan bir kapsamlılık
mahdut : sınırlanmış
mahz-ı fazl ve kerem : cömertlik ve ikramın ta kendisi
makbul : kabul görmüş, değer ve itibar sahibi
marifet : Allah’ı bilme, tanıma
misil : benzer, eşdeğer
muhabbet : sevgi
muhit : herşeyi içine alan, kuşatan
mukabele etmek : karşılık vermek
mukayyet : kayıt altında, bağlı
mükellef : yükümlü
mütehakkimâne : zorbaca
nam : ad
nevi : tür, çeşit
niyaz : dua, yalvarma, yakarma
nur : ışık, aydınlık
nuranî : nurlu, aydınlık
rahmet : şefkat, merhamet
raiyet : halk
saadet : mutluluk
saadet-i ebediye : sonsuz mutluluk
seyyidim : efendim
sofra-i nimet : nimet sofrası
takdim etmek : sunmak
ubûdiyet : Allah’a kulluk
ulvî : yüce
zelil : hor, hakir
zira : çünkü
Yükleniyor...