Eğer tabiata ve esbaba isnat etsen, imtinâ derecesinde suûbetli ve muhal derecesinde müşkülâtlı ve hiçbir vehim kabul etmeyen hurafatlı şöyle bir yola gidersin ki, tabiat için ya herbir cüz toprakta, herbir katre suda, herbir parça havada milyarlarca madenî matbaalar ve hadsiz mânevî fabrikalar bulunması lâzım tâ ki, hesapsız çiçekli, meyveli masnuâtın teşekkülâtına mazhar olabilsin. Yahut herşeye muhit bir ilim, herşeye muktedir bir kuvvet onlarda kabul etmek lâzım gelir tâ şu masnuâta hakikî masdar olabilsin.

Çünkü toprağın ve suyun ve havanın herbir cüz’ü ekser nebâtâta menşe olabilir. Halbuki herbir nebat, meyveli olsa, çiçekli olsa, teşekkülâtı o kadar muntazamdır, o kadar mevzundur, o kadar birbirinden mümtazdır, o kadar keyfiyetçe birbirinden ayrıdır ki, herbirisine, yalnız ona mahsus birer ayrı mânevî fabrika veya ayrı birer matbaa lâzımdır. Demek, tabiat mistarlıktan masdarlığa çıksa, herbir şeyde bütün şeylerin makinelerini bulundurmaya mecburdur.

İşte, bu tabiatperestlik fikrinin esası öyle bir hurafattır ki, hurafeciler dahi ondan utanıyorlar. Kendini âkıl zanneden ehl-i dalâletin nasıl nihayetsiz hezeyanlı bir akılsızlık iltizam ettiklerini gör, ibret al!

Elhasıl: Nasıl bir kitabın herbir harfi, kendi nefsini bir harf kadar gösterip ve kendi vücuduna tek bir suretle delâlet ediyor; ve kendi kâtibini on kelime ile tarif eder ve çok cihetlerle gösterir. Meselâ, “Benim kâtibimin hüsn-ü hattı var. Kalemi kırmızıdır, şöyledir, böyledir” der. Aynen öyle de, şu kitab-ı kebir-i âlemin herbir harfi, kendine cirmi kadar delâlet eder ve kendi sureti kadar gösterir. Fakat Nakkâş-ı Ezelînin esmâsını bir kaside kadar tarif eder ve keyfiyetleri adedince işaret parmaklarıyla o esmâyı gösterir, Müsemmâsına şehadet eder. Demek, hem kendini, hem bütün kâinatı inkâr eden sofestâi gibi bir ahmak, yine Sâni-i Zülcelâlin inkârına gitmemek gerektir!
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âkıl : akıllı
cirm : büyüklük, kütle
cüz : parça
delâlet : delil olma, işaret etme
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapmış inançsız kimseler
ekser : pekçok
elhasıl : özetle, sonuç olarak
esmâ : isimler
hadsiz : sınırsız
hakikî : gerçek
Hâlık-ı Zülcelâl : sonsuz haşmet sahibi ve herşeyi yaratan Allah
hezeyanlı : saçmalayan
hurafat : aslı esası olmayan saçma inanışlar
hüsn-ü hat : güzel yazı
ibret : uyanıklığa sebep olan ders
iltizam : taraftarlık
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kaside : şiir
kâtib : yazan
katre : damla
keyfiyet : özellik, nitelik
kitab-ı kebir-i âlem : büyük âlem kitabı, kâinat
mahlûkat : yaratıklar
mahsus : özgü
masdar : kaynak
masnuât : san’at eseri varlıklar
mazhar : sahip olma, erişme
menşe : kaynak
mevzun : ölçülü
mistar : şablon
muhal : imkânsızlık
muhit : kuşatıcı
muktedir : gücü yeten, güç ve iktidar sahibi
muntazam : düzenli
mümtaz : seçkin, üstün
Müsemmâ : en güzel isimlerle isimlendirilen Allah
müşkülâtlı : zor
nebat : bitki
nebâtât : bitkiler
nefis : kendisi
nihayetsiz : sonsuz
Sâni-i Zülcelâl : sonsuz haşmet sahibi olan ve herşeyi san’atla yaratan Allah
suret : şekil
suûbetli : zor
tabiat : doğa, canlı cansız bütün varlıklar, maddî âlem
tabiatperest : yaratıcı olarak tabiatı kabul eden
teşekkülât : oluşumlar
vehim : kuruntu
Yükleniyor...