Bir anda, her yerde, bir tarzda, her fertte bir san’at-ı hârika, bir faaliyet-i mu’ciznümâ göstermek, elbette ve elbette öyle bir Zâtın hâtemidir ki, hiçbir yerde olmadığı halde, her yerde hazır, nazırdır. Hiçbir şey Ondan gizlenmediği gibi, hiçbir şey Ona ağır gelmez. Zerrelerle yıldızlar, Onun kudretine nisbeten müsavidirler.

Meselâ, o Rahîm-i Zülcemâlin bağıstan-ı kereminden, mu’cizâtının salkımlarından bir tanecik hükmünde gördüğüm, iki parmak kalınlığında bir üzüm asmasına asılmış olan salkımları saydım. Yüz elli beş çıktı. Bir salkımın danesini saydım, yüz yirmi kadar oldu. Düşündüm, dedim: Eğer bu asma çubuğu, ballı su musluğu olsa, daim su verse, şu hararete karşı o yüzer rahmetin şurup tulumbacıklarını emziren salkımlara ancak kifayet edecek. Halbuki, bazan az bir rutubet ancak eline geçer. İşte, bu işi yapan, herşeye kadîr olmak lâzım gelir.

سُبْحَانَ مَنْ تَحَيَّرَ فِى صُنْعِهِ الْعُقُولُ 1

YEDİNCİ LEM’A

Bak, nasıl sahife-i arz üstünde Zât-ı Ehad-i Samedin hâtemlerini az dikkatle görebilirsin. Başını kaldır, gözünü aç, şu kâinat kitab-ı kebirine bir bak. Göreceksin ki, o kâinatın heyet-i mecmuası üstünde, büyüklüğü nisbetinde bir vuzuhla hâtem-i vahdet okunuyor. Çünkü şu mevcudat bir fabrikanın, bir kasrın, bir muntazam şehrin eczaları ve efradları gibi bel bele verip, birbirine karşı muavenet elini uzatıp, birbirinin sual-i hâcetine “Lebbeyk, başüstüne” derler.

El ele verip bir intizamla çalışırlar. Baş başa verip zevilhayata hizmet ederler. Omuz omuza verip, bir gayeye müteveccihen bir Müdebbir-i Hakîme itaat ederler.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “İşlerinde akılların hayrette kaldığı o Zât her türlü kusurdan nihayet derecede münezzehtir.” Nevevî, el-Ezkar s. 292; İmam Ali (r.a.), Nehcu’l-Belâğa, s. 428.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bağıstan-ı kerem : cömertlik ve ikram bahçesi
bedîa : beğenilen ve çok takdir edilen güzel şey
daim : devamlı
ecza : parçalar, bölümler
efrad : fertler
faaliyet-i mu’ciznümâ : mu’cizeli faaliyet
hararet : sıcaklık
hatem : mühür, damga
hâtem-i vahdet : Allah’ın birlik mührü
heyet-i mecmua : genel yapı, bütün
icad : var etme, yaratma
imdad : yardım isteme
intizam : düzenlilik, disiplin
kadir : her şeye gücü yeten
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kasr : saray, köşk
kifayet etme : yeterli olma
kitab-ı kebir : büyük kitap
kudret : güç, kuvvet, iktidar
lebbeyk : “buyurun, emredin”
mevcudat : varlıklar
mu’cizât : mu’cizeler
muavenet : yardım
muntazam : düzenli
muvafakat : uygunluk
Müdebbir-i Hakîm : herşeyi hikmetle, belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratan ve idare eden Allah
müsavi : eşit
müteveccihen : yönelmiş olarak
nazır : bakan, gözeten
nebâtât : bitkiler
nisbet : oran
nisbeten : kıyasla
Rahîm-i Zülcemâl : sonsuz güzellik ve merhamet sahibi olan Allah
rahmet : şefkat, merhamet, ihsan
rutubet : nemlilik, ıslaklık
sahife-i arz : yeryüzü sahifesi
san’at-ı hârika : hârika sanat
san’atkarane : san’atlı bir şekilde
sual-i hâcet : ihtiyacını isteme
suhulet : kolaylık
şerif : şerefli, değerli
vuzuh : açıklık
Zat-ı Ehad-i Samed : her şeyin Kendisine muhtaç olduğu fakat Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan ve tek olan Allah
zerre : atom
zevilhayat : canlılar
Yükleniyor...