İşte, beşerin san’at cihetinde en ileri gitmesi ve maddî kuvvet cihetinde en mühim iktidar elde etmesi, telyîn-i hadid iledir ve izâbe-i nuhas iledir. Âyette nuhas “kıtr” ile tabir edilmiş. Şu âyetler, umum nev-i beşerin nazarını şu hakikate çeviriyor ve şu hakikatin ne kadar ehemmiyetli olduğunu takdir etmeyen eski zaman insanlarına ve şimdiki tembellerine şiddetle ihtar ediyor.

Hem meselâ, Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm taht-ı Belkıs’ı yanına celb etmek için vezirlerinden bir âlim-i ilm-i celp dedi, “Gözünüzü açıp kapayıncaya kadar sizin yanınızda o tahtı hazır ederim” olan hadise-i harikaya delâlet eden şu âyet:

قَالَ الَّذِى عِنْدَهُ عِلْمٌ مِنَ اْلكِتَابِ اَنَا اٰتِيكَ بِهِ قَبْلَ اَنْ يَرْتَدَّ اِلَيْكَ طَرْفُكَ فَلَمَّا رَاٰهُ مُسْتَقِرًّا عِنْدَهُ 1

ilh., işaret ediyor ki, uzak mesafelerden eşyayı aynen veya sureten ihzar etmek mümkündür. Hem vakidir ki, risaletiyle beraber saltanatla müşerref olan Hazreti Süleyman Aleyhisselâm, hem mâsumiyetine, hem de adaletine medar olmak için pek geniş olan aktâr-ı memleketine bizzat zahmetsiz muttali olmak ve raiyetinin ahvâlini görmek ve dertlerini işitmek, bir mu’cize suretinde Cenâb-ı Hak ihsan etmiştir.

Demek Cenâb-ı Hakka itimat edip Süleyman Aleyhisselâmın lisan-ı ismetiyle istediği gibi, o da lisan-ı istidadıyla Cenâb-ı Haktan istese ve kavânîn-i âdetine ve inâyetine tevfik-i hareket etse, ona dünya bir şehir hükmüne geçebilir. Demek taht-ı Belkıs Yemen’de iken, Şam’da aynıyla veyahut suretiyle hazır olmuştur, görülmüştür. Elbette taht etrafındaki adamların suretleriyle beraber sesleri de işitilmiştir.

İşte, uzak mesafede celb-i surete ve savta haşmetli bir surette işaret ediyor ve mânen diyor: Ey ehl-i saltanat! Adalet-i tamme yapmak isterseniz, Süleymanvâri, rû-yi zemini etrafıyla görmeye ve anlamaya çalışınız. Çünkü, bir hâkim-i adaletpîşe, bir padişah-ı raiyetperver, aktâr-ı memleketine her istediği vakit muttali olmak derecesine çıkmakla mes’uliyet-i mâneviyeden kurtulur veya tam adalet yapabilir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Semâvî kitapların esrarına vakıf bir âlim, ‘Sen daha gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm’ dedi.” Neml Sûresi, 27:40.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adalet-i tamme : tam ve eksiksiz adalet
ahvâl : haller, durumlar
aktâr-ı memleket : ülkenin her yanı
Aleyhisselâm : Allah’ın selâmı onun üzerine olsun
âlim-i ilm-i celp : eşyayı çekip yanına getirme ilmine sahip âlim
beşer : insan
celb etmek : çekmek
celb-i suret ve savt : görüntü ve sesi nakletmek
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve yücelik sahibi Allah
delâlet : işaret etme, delil olma
ehl-i saltanat : sultanlar, idareciler
evâmir-i tekvîniye : yaratılışa ait kurallar
hadise-i harika : harika olay
hakikat : gerçek
haşmet : görkem, heybet
hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması
ihsan etmek : bağışlamak
ihtar : uyarma, ikaz
ihzar : hazırlama
inâyet : yardım
izâbe-i nuhas : bakırın eritilmesi
kavânîn-i âdet : Allah’ın kâinata koyduğu tabiat kanunları
kıtr : erimiş bakır
lisan-ı ismet : günahsızlık dili
lisan-ı istidat : kabiliyet dili
mânen : mânevî olarak
medar : sebep, vesile
muttali olmak : haberdar olmak
mürur-u zaman : zamanın geçmesi
müşerref olmak : şereflenmek
nazar : dikkat
nev-i beşer : insanlık
nuhas : bakır
raiyet : halk
risalet : peygamberlik
saltanat : sultanlık, egemenlik
suret : şekil
Süleymanvâri : Hz. Süleymân gibi
taht-ı Belkıs : Belkıs’ın tahtı
telyîn-i hadid : demirin yumuşatılması
tevfik-i hareket etmek : uygun davranmak
umum : bütün, genel
vaki : olmuş
Yükleniyor...