Madem insanın bir kumandanı, dağları sekenelerinin lisanıyla mecazî olarak konuşturur. Elbette Cenâb-ı Hakkın haşmetli bir kumandanı, hakikî olarak konuşturur, tesbihat yaptırır.

Bununla beraber, her cebelin bir şahs-ı mânevîsi bulunduğunu ve ona münasip birer tesbih ve birer ibadeti olduğunu, eski Sözlerde beyan etmişiz. Demek her dağ, insanların lisanıyla aksisada sırrıyla tesbihat yaptıkları gibi, kendi elsine-i mahsusalarıyla dahi Hâlık-ı Zülcelâle tesbihatları vardır.

وَالطَّيْرَ مَحْشُورَةً - عُلِّمْنَا مَنْطِقَ الطَّيْرِ 1

cümleleriyle, Hazret-i Dâvud ve Süleyman Aleyhimesselâma, kuşlar envâının lisanlarını, hem istidatlarının dillerini, yani hangi işe yaradıklarını onlara Cenâb-ı Hakkın ihsan ettiğini şu cümleler gösteriyorlar.

Evet, madem hakikattir. Madem rû-yi zemin bir sofra-ı Rahmândır; insanın şerefine kurulmuştur. Öyle ise, o sofradan istifade eden sair hayvanat ve tuyurun çoğu insana musahhar ve hizmetkâr olabilir. Nasıl ki en küçüklerinden balarısı ve ipekböceğini istihdam edip ilham-ı İlâhî ile azîm bir istifade yolunu açarak ve güvercinleri bazı işlerde istihdam ederek ve papağan misillü kuşları konuşturarak medeniyet-i beşeriyenin mehâsinine güzel şeyleri ilâve etmiştir. Öyle de, başka kuş ve hayvanların istidat dili bilinirse, çok taifeleri var ki, kardeşleri, hayvânât-ı ehliye gibi, birer mühim işte istihdam edilebilirler. Meselâ, çekirge âfetinin istilâsına karşı, çekirgeyi yemeden mahveden sığırcık kuşlarının dili bilinse ve harekâtı tanzim edilse, ne kadar faideli bir hizmette ücretsiz olarak istihdam edilebilir. İşte, kuşlardan şu nevi istifade ve teshiri ve telefon ve fonoğraf gibi câmidâtı konuşturmak ve tuyurdan istifade etmek, en müntehâ hududunu şu âyet çiziyor, en uzak hedefini tayin ediyor. En haşmetli suretine parmakla işaret ediyor ve bir nevi teşvik eder.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Bize kuşların dilleri öğretildi.” Neml Sûresi, 27:16. “Kuşlar da onun etrafında toplanırdı.” Sâd Sûresi, 38:19.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aksisada : yankı
Aleyhimesselâm : Allah’ın selâmı onların üzerine olsun
Allahu ekber : Allah en büyüktür
azîm : büyük
beyan : açıklama
câmidât : cansız varlıklar
cebel : dağ
elsine-i mahsusa : özel lisanlar
envâ : çeşitler, türler
fonoğraf : Gromofonun ilk şekli, ses cihazı
hakikat : gerçek, doğru
hakikî : gerçek
Hâlık-ı Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi ve her şeyin yaratıcısı olan Allah
harekât : hareketler
haşmet : heybet, görkem
hayvanat : hayvanlar
hayvânât-ı ehliye : evcil hayvanlar
hizmetkâr : hizmetçi
ihsan etmek : bağışlamak
ilham-ı İlâhî : Allah tarafından varlıklara verilmiş duygu
istidat : kabiliyet, yetenek
istihdam etmek : çalıştırmak
lisan : dil
mecazî : gerçek anlamı dışında, başka bir mânâda
medeniyet-i beşeriye : insanlık medeniyeti
mehâsin : güzellikler
misillü : gibi
musahhar : boyun eğmiş
münasip : uygun
müntehâ : son
nevi : çeşit, tür
nevi : tür, çeşit
rû-yi zemin : yeryüzü
sair : diğer
sekene : sâkinler, yerleşmiş olanlar
sofra-ı Rahmân : Allah’ın sınırsız rahmetiyle kulları önüne serdiği sofra
şahs-ı mânevî : mânevî kişilik
taife : topluluk
tanzim : düzenleme
tesbih : Allah’ı, yüce şanına lâyık ifadelerle anma
tesbihat : Allah’ı öven ve kusurdan yüce tutan sözler
teshir : boyun eğdirme
tuyur : kuşlar
velvele : gürültü
Yükleniyor...