İşte ey birader! Şu zâtlar ile müşavere et! Sonra da müfettişlik sıfatıyla nefsini tecrid et, hayalat-ı muhitiye ve evham-ı zamaniyenin elbiselerini çıkart, çıplak ol! Bahr-ı bîkeran-i zamana şu asrın sahilinden içine gir, ta asr-ı saadet olan adaya çık! İşte herşeyden evvel senin nazarına çarpacak ve tecellî edecek şudur ki; vahîd ve nâsırı yok, saltanatı mefkud, tek bir şahıs; umum âleme karşı mübareze eder. Ve küre-i zeminden daha büyük bir hakikati omuzuna almış. Ve bütün nev-i beşerin saadetine tekeffül eden bir şeriatı—ki o şeriat, fünun-u hakikiye ve ulûm-u İlâhiyenin zübdesi olarak—istidad-ı beşerin nümüvvü derecesinde tevessü edip iki âlemde semere vererek, ahvâl-i beşeri güya bir meclis-i vâhid, bir zaman-ı vâhidin ehli gibi tanzim eden öyle bir adaleti tesis eder ki; eğer o şeriatın nevâmisinden sual edersen:

“Nereden geliyorsunuz? Ve nereye gideceksiniz?”

Sana şöyle cevap verecekler ki:

“Biz Kelâm-ı Ezelîden gelmişiz. Nev-i beşerin selâmeti için ebedin yolunda refakat için ebede gideceğiz. Şu dünya-yı fâniyeyi kestikten sonra bizim sûrî olan irtibatımız kesilir ise de, daima mâneviyatımız beşerin rehberi ve gıda-yı rûhanîsidir.
• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adalet : hak sahibine hakkını verme, haksızı terbiye etme ve cezalandırma; doğru ve hak yol, orta yol
ahvâl-i beşer : insanların ortak halleri ve özellikleri
asr-ı saadet : mutluluk çağı; Peygamber Efendimizin (a.s.m.) peygamber olarak dünyada bulunduğu devir
bahr-ı bîkeran-i zaman : uçsuz bucaksız olan zaman denizi
beşer : insanlık
birader : kardeş
çendan : gerçi
dünya-yı fâniye : geçici ve ölümlü dünya
ebed : sonu olmayan sonsuzluk
ebedin yolu : sonsuzluğun yolu
evham-ı zamaniye : içinde yaşanılan zaman ve dönemin meydana getirdiği vehimler, kuruntular
evvel : önce
fen : bilim, ilim dalı
fünun-u hakikiye : gerçek fenler, ilimler
gıda-yı rûhanî : ruhanî gıda; ruhun gıdası
hakikat : gerçek mahiyet, asıl, esas
hayalat-ı muhitiye : içinde yaşanılan zaman, mekân ve çevreye ait hayaller
irtibat : bağlantı
istidad-ı beşer : insanoğlunun bütün yetenekleri, becerileri
kâfi : yeterli
Kelâm-ı Ezelî : ezelî söz, bütün zamanları kapsayan Allah’ın sözü; Kur’ân
kifayet etme : yeterli olma
küre-i zemin : yeryüzü
mâneviyat : mânevî yönler
meclis-i vâhid : tek bir meclis
mefkud : kayıp, yok
mübareze etme : karşı koyma, çarpışma
müfettiş : teftiş eden, denetleyici
müşavere : danışma, istişarede bulunma
nâsır : yardımcı
nazar : bakış, görüş
nefis : bir kimsenin kendisi; insanı hazır zevk ve isteklere sevk eden duygu
nevâmis : kanunlar, anayasa kanunları
nev-i beşer : insan türü, insanlık
nümüvv : büyüme, gelişme
refakat : arkadaşlık etmek
saadet : mutluluk
saltanat : egemenlik, hâkimiyet
selâmet : kurtuluş, maddî ve mânevî tehlikelerden kurtulma
semere : meyve, netice
sûrî : görüntüden ibaret
şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi; İslâmiyet
tanzim etme : düzenleme
tecellî etme : yansıma
tecrid etme : soyutlama
tekeffül etme : kefil olma, garanti verme
tekmil : tamamlama
tesis etme : kurma
tevessü etme : genişleme
ulûm-u İlâhiye : İlâhî ilimler
umum : genel
vahîd : tek başına
zaman-ı vâhid : tek bir zaman
zübde : öz
Yükleniyor...