Meselâ 1 عَسٰۤى اَنْ يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَحْمُودًا Cenâb-ı Hak vaad ettiği halde, her ezan ve kàmetten sonra edilen mervî duada
2 وَابْعَثْهُ مَقَامًا مَحْمُودًا نِالَّذِى وَعَدْتَهُ deniliyor; bütün ümmet o vaadi îfa etmek için dua ederler. Bunun sırr-ı hikmeti nedir?
Elcevap: Bu sualde üç cihet ve üç suâl var.
Birinci cihet: Hazret-i İbrahim Aleyhisselâm, gerçi Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâma yetişmiyor. Fakat onun âli, enbiyadırlar. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın âli, evliyadırlar. Evliya ise, enbiyaya yetişemezler. Âl hakkında olan bu duanın parlak bir sûrette kabul olduğuna delil şudur ki:
Üç yüz elli milyon içinde, Âl-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdan yalnız iki zâtın, yani Hasan (r.a.) ve Hüseyin’in (r.a.) neslinden gelen evliya ekser-i mutlak hakikat mesleklerinin ve tarîkatlarının pîrleri ve mürşidleri onlar olmaları 3 عُلَمَاءُ اُمَّتِى كَاَنْبِيَاۤءِ بَنِى اِسْرَاۤئِيلَ hadîsinin mazharları olduklarıdır.
Başta Câfer-i Sâdık (r.a.) ve Gavs-ı Âzam (r.a.) ve Şah-ı Nakşibend (r.a.) olarak herbiri, ümmetin bir kısm-ı âzamını tarîk-i hakikate ve hakikat-i İslâmiyete irşad edenler, bu âl hakkındaki duanın makbuliyetinin meyveleridirler.
2 وَابْعَثْهُ مَقَامًا مَحْمُودًا نِالَّذِى وَعَدْتَهُ deniliyor; bütün ümmet o vaadi îfa etmek için dua ederler. Bunun sırr-ı hikmeti nedir?
Elcevap: Bu sualde üç cihet ve üç suâl var.
Birinci cihet: Hazret-i İbrahim Aleyhisselâm, gerçi Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâma yetişmiyor. Fakat onun âli, enbiyadırlar. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın âli, evliyadırlar. Evliya ise, enbiyaya yetişemezler. Âl hakkında olan bu duanın parlak bir sûrette kabul olduğuna delil şudur ki:
Üç yüz elli milyon içinde, Âl-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdan yalnız iki zâtın, yani Hasan (r.a.) ve Hüseyin’in (r.a.) neslinden gelen evliya ekser-i mutlak hakikat mesleklerinin ve tarîkatlarının pîrleri ve mürşidleri onlar olmaları 3 عُلَمَاءُ اُمَّتِى كَاَنْبِيَاۤءِ بَنِى اِسْرَاۤئِيلَ hadîsinin mazharları olduklarıdır.
Başta Câfer-i Sâdık (r.a.) ve Gavs-ı Âzam (r.a.) ve Şah-ı Nakşibend (r.a.) olarak herbiri, ümmetin bir kısm-ı âzamını tarîk-i hakikate ve hakikat-i İslâmiyete irşad edenler, bu âl hakkındaki duanın makbuliyetinin meyveleridirler.
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : “Umulur ki Rabbin, seni övülmüş bir makam olan en büyük şefaat makamına kavuşturur.” İsrâ Sûresi, 17:79.
2 : “Muhammed’i (a.s.m.) ona va’dettiğin övülmüş bir makam olan şefaat makamına kavuştur.” Buhari, Ezân: 8, 17. Sûrenin tefsiri: 11; Tirmizî, Mevâkît: 43; Salât: 42; Ebû Dâvud, Salât: 37; Nesâî, Ezân: 38; İbn-i Mâce, Ezân: 4; İkâme: 25; Müsned, 3:354.
3 : “Ümmetimin alimleri İsrâiloğullarının peygamberleri gibidir.” Bu hadîs, kaynaklarda haber-i meşhur olarak geçmektedir. bk. Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ: 2:64; Tecrîd-i Sarîh Tercemesi: 1:107 (Diyanet İşleri Yayınları)
2 : “Muhammed’i (a.s.m.) ona va’dettiğin övülmüş bir makam olan şefaat makamına kavuştur.” Buhari, Ezân: 8, 17. Sûrenin tefsiri: 11; Tirmizî, Mevâkît: 43; Salât: 42; Ebû Dâvud, Salât: 37; Nesâî, Ezân: 38; İbn-i Mâce, Ezân: 4; İkâme: 25; Müsned, 3:354.
3 : “Ümmetimin alimleri İsrâiloğullarının peygamberleri gibidir.” Bu hadîs, kaynaklarda haber-i meşhur olarak geçmektedir. bk. Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ: 2:64; Tecrîd-i Sarîh Tercemesi: 1:107 (Diyanet İşleri Yayınları)
Önceki Risale: Dördüncü Şuâ / Sonraki Risale: Yedinci Şuâ




