Hem de musibetlerin vakti muayyen olsaydı, musibet başına gelen adam, musibetin intizarında o gelen musibetin belki on mislinden ziyade mânevî bir musibet, o intizardan çekmemesi için, hikmet ve rahmet-i İlâhiye tarafından gizli, perdeli bırakılmış. Ve ekser hâdisât-ı kevniye-i gaybiye böyle hikmetleri bulunduğundandır ki, gaybdan haber vermek yasak edilmiş.

1 لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ إِلاَّ اللّٰهُ düsturuna karşı hürmetsizlik ve itaatsizlik etmemek içindir ki, medâr-ı teklif ve hakaik-i imaniyeden başka olan umûr-u gaybiyeden izn-i Rabbânî ile haber verenler dahi, yalnız işaret suretinde perdeli ve kapalı ihbar etmişler. Hattâ Tevrat ve İncil ve Zebur’da Peygamberimiz hakkında gelen müjdeler ve haberler dahi bir derece perdeli ve kapalı gelmiş ki, o kitapların bir kısım tâbileri te’vil edip iman etmediler. Fakat itikadât-ı imaniyeye giren meseleleri tasrihle ve tekrarla ihbar etmek ve açık bir surette tebliğ etmek hikmet-i teklifin muktezası olduğundan, Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyan ve Tercüman-ı Zîşânı (a.s.m.) umûr-u uhreviyeden tafsilen ve hâdisât-ı istikbaliye-i dünyeviyeden icmalen haber vermişler.

Beşinci nokta: Hem her iki deccalın, asırlarına ait olan harikaları, onların bahsiyle ve münasebetiyle rivayet edildiğinden, onların şahıslarından sudûr edeceği telâkki ve tevehhüm edilmesinden, o rivayet müteşabih olmuş, mânâsı gizlenmiş, meselâ tayyare ve şimendiferle gezmesi...

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Gaybı ancak Allah bilir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Dördüncü Şuâ / Sonraki Risale: On Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

asır : yüzyıl
bahis : konu
düstur : kâide, kural
ekser : pek çok
fânilik : gelip geçici olma
gayb : bilinmeyen ve görünmeyen âlem
hâdisât-ı istikbaliye-i dünyeviye : gelecekte dünya üzerinde meydana gelecek olaylar
hâdisât-ı kevniye-i gaybiye : maddî âlemde gelecekte meydana gelecek olan olaylar
hakaik-i imaniye : iman hakikatleri, esasları
hayat-ı bâkiye : devamlı ve kalıcı olan âhiret hayatı
hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması
hikmet-i teklif : insanlara dünya hayatında bazı sorumlulukların yüklenmesinin hikmeti, imtihan gayesi
hürmetsizlik : saygısızlık
icmalen : kısaca, özetle
ihbar etmek : haber vermek
imaret-i dünya : dünyanın imar edilmesi, üzerinde yapıların kurulması
intizar : bekleme
itaatsizlik : emre uymama, isyan
itikadât-ı imaniye : imanla bağlantılı inanışlar
izn-i Rabbânî : bütün varlıkların Rabbi olan Allah’ın izni
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan : açıklamalarıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur’ân
medar-ı teklif : görev ve sorumluluk sebebi
meşhur : herkes tarafından bilinen
muayyen : belirlenmiş, belli
mukteza : gerektiren sebep
musibet : belâ, felaket, sıkıntı
münasebet : bağlantı, ilgi
müteşâbih : mânâsı açık olmayan ve yorumlanması gereken âyet veya hadîs
rahmet-i İlâhiye : Allah’ın her şeyi kuşatan sonsuz rahmeti, şefkati
rivâyet : Hz. Peygambere ait bir sözün nakledilmesi
sudûr etmek : ortaya çıkmak
suret : biçim, şekil
şimendifer : tren
tâbi : bağlı, uyan
tafsilen : ayrıntılı olarak
tasrih : açıklama
tayyare : uçak
te’vil : yorum
tebliğ etmek : bildirmek
telâkki etmek : anlamak, kavramak
Tercüman-ı Zîşân : Şanlı Tercüman; Allah’tan aldığı bilgileri insanların anlayacağı şekilde anlatan Peygamberimiz Hz. Muhammed
tevehhüm etmek : kuruntuya kapılmak, olmayan şeyi var kabul etmek
umûr-u gaybiye : gayba ait, bilinmeyen işler ve gelişmeler
umur-u uhreviye : âhirete ait işler
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...