Öyle de, Süfyanın ve deccalların fitneleriyle bilerek, severek isyan ve tuğyana ve Ye’cüc ve Me’cüc’ün anarşistliği ile fesada ve canavarlığa giden ve dinsizliğe, küfür ve küfrana düşen insanların akıllarını başlarına getirmek hikmetiyle arzdan bir hayvan çıkıp musallat olacak, zîr ü zeber edecek. Allahu a’lem, o dâbbe bir nevidir. Çünkü, gayet gayet büyük birtek şahıs olsa, her yerde herkese yetişmez. Demek, dehşetli bir taife-i hayvaniye olacak.

Belki, 1 اِلاَّ دَابَّةُ اْلاَرْضِ تَأْكُلُ مِنْسَأَتَهُ âyetinin işaretiyle o hayvan, dâbbetü’l-arz denilen ağaç kurtlarıdır ki; insanların kemiklerini ağaç gibi kemirecek, insanın cisminde dişinden tırnağına kadar yerleşecek. Mü’minler iman bereketiyle ve sefahet ve su-i istimalâttan tecennübleriyle kurtulmasına işareten, âyet, iman hususunda o hayvanı konuşturmuş.

رَبَّنَاۤ لاَ تُؤَاخِذْنَاۤ اِنْ نَسِينَاۤ اَوْ اَخْطَأْنَا 2

سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَاۤ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ 3
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Asâsını kemirmekte olan bir ağaç kurdu.” Sebe’ Sûresi, 34:14.
2 : “Ey Rabbimiz! Unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek, bizi onunla hesaba çekme.” Bakara Sûresi, 2:286.
3 : “Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın.” Bakara Sûresi, 2:32.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Dördüncü Şuâ / Sonraki Risale: On Beşinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âyet : Kur’ân’ın her bir cümlesi
bereket : bolluk
hususunda : konusunda
işareten : işaret ederek
mü’min : iman eden, Allah’a inanan
sefahet : yasak zevk ve eğlencelere düşkünlük
su-i istimalât : bir nimeti kötüye kullanma işlemleri
taife-i hayvaniye : hayvan türü
tecennüb : sakınma, uzak durma
âfât : afetler, musibetler
aksiyle : tam ters yönde
alâmet-i kıyamet : kıyamet alâmeti
Allahu a’lem : Allah en iyisini bilir
Arş : Allah’ın büyüklük ve yüceliğinin ve her şeyi kuşatan sınırsız egemenliğinin tecelli ettiği yer
arz : yer
bedahet : çok açık olma
dâbbe : bir çeşit yerde yaşayan hayvan
divâne : aklı başında olmayan, deli
emr-i İlâhî : Allah’ın emri
ferş : yer
fesad : bozulma
fitne : bozgunculuk, ara bozma
garp : batı
gayet : çok
hablullahi’l-metîn : Allah’ın hiçbir şekilde kopmayan ipi
hâdise-i semâviye : göklerle ilgili olay
hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması
ihtiyar : irade, tercih
intizam : disiplin, düzen
irade-i Rabbânî : bütün varlıkları terbiye eden, idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah’ın iradesi, dilemesi
isyan : itaatsizlik, emre uymama
izn-i İlâhî : Allah’ın izni
kat’î : kesin
kavm-i Ebrehe : Ebrehe’nin kavmi
kavm-i Firavun : Firavun’un kavmi
kıyamet : dünyanın sonu, varlık âleminin dağılması
kuvve-i câzibe : çekim gücü
küfran : kafirlik
küfür : inkâr etme
küre-i arz : yeryüzü, dünya
lisan-ı hal : hal ve beden dili
mağrip : batı
musallat olma : sataşma
mücmel : kısa, özet
müsademe : çarpışma
nevi : çeşit, tür
sebeb-i zâhirî : görünürdeki sebep
seyyare : gezegen
Süfyan : Müslümanlar arasında çıkacak olan İslâm Deccalı
şark : doğu
şems : güneş
tafsil : ayrıntı
te’vil : yorum
tebdil etme : değiştirme
tefsir : yorumlama
tekellüm : konuşma
tuğyan : azgınlık, isyan ve inançsızlıkta çok ileri gitme
tulû etmek : doğmak
tulûa başlamak : doğmaya başlamak
zâhir : açık, âşikar
zemin : yeryüzü
zir ü zeber etme : dağıtma, yerle bir etme
Yükleniyor...