Hem, umum peygamberleri tasdik eden ve ettiren bütün mucizeleri ve hüccetleri aynı hakikate şehadet eder. Hem وَبِرُسُلِهِ 1 kelimesinden gelen şehadeti bedahet derecesine çıkaran وَبِكُتُبِه 2 ِ şehadeti de aynı hakikate şehadet eder. Şöyle ki:
Başta Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyânın hakkaniyetini ispat eden bütün mucizeleri, hüccetleri ve hakikatleri birden hakikat-i haşriyenin tahakkukuna ve vukuuna şehadet edip ispat ederler. Çünkü, Kur’ân’ın hemen üçten birisi haşirdir. Ve ekser kısa sûrelerinin başlarında gayet kuvvetli âyât-ı haşriyedir. Sarîhan ve işareten binler âyâtıyla aynı hakikati haber verir, ispat eder, gösterir. Meselâ,
gibi, otuz kırk surelerin başlarında bütün kat’iyetle hakikat-ı haşriyeyi kâinatın en ehemmiyetli ve vâcip bir hakikati olduğunu göstermekle beraber, sair âyetler dahi o hakikatin çeşit çeşit delillerini beyan edip ikna eder.
Acaba birtek âyetin birtek işareti gözümüz önünde ulûm-u İslâmiyede müteaddit ilmî ve kevnî hakikatleri meyve veren bir kitabın binler böyle şehadetleriyle ve dâvâları ile, güneş gibi zuhur eden iman-ı haşrî hakikatsiz olması, güneşin inkârı belki kâinatın ademi gibi hiçbir cihet-i imkânı var mı? Ve yüz derece muhal ve bâtıl olmaz mı?
Başta Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyânın hakkaniyetini ispat eden bütün mucizeleri, hüccetleri ve hakikatleri birden hakikat-i haşriyenin tahakkukuna ve vukuuna şehadet edip ispat ederler. Çünkü, Kur’ân’ın hemen üçten birisi haşirdir. Ve ekser kısa sûrelerinin başlarında gayet kuvvetli âyât-ı haşriyedir. Sarîhan ve işareten binler âyâtıyla aynı hakikati haber verir, ispat eder, gösterir. Meselâ,
اِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ - يَاۤ أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ اِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَىْءٌ عَظِيمٌ - اِذَا زُلْزِلَتِ اْلاَرْضُ زِلْزَالَهَا - اِذَا السَّمَاۤءُ انْفَطَرَتْ - اِذَا السَّمَاۤءُ انْشَقَّتْ - عَمَّ يَتَسَاۤءَلُونَ - هَلْ أَتٰيكَ حَدِيثُ الْغَاشِيَةِ 3
gibi, otuz kırk surelerin başlarında bütün kat’iyetle hakikat-ı haşriyeyi kâinatın en ehemmiyetli ve vâcip bir hakikati olduğunu göstermekle beraber, sair âyetler dahi o hakikatin çeşit çeşit delillerini beyan edip ikna eder.
Acaba birtek âyetin birtek işareti gözümüz önünde ulûm-u İslâmiyede müteaddit ilmî ve kevnî hakikatleri meyve veren bir kitabın binler böyle şehadetleriyle ve dâvâları ile, güneş gibi zuhur eden iman-ı haşrî hakikatsiz olması, güneşin inkârı belki kâinatın ademi gibi hiçbir cihet-i imkânı var mı? Ve yüz derece muhal ve bâtıl olmaz mı?
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : “Resullerine imân etmek.”
2 : “Kitaplarına imân etmek.”
3 : 1 “Güneş dürülüp toplandığında…” Tekvir Sûresi, 81:1. 2“Ey insanlar, Rabbinizden korkun. Kıyâmet gününün zelzelesi, muhakkak ki pek büyük birşeydir.” Hac Sûresi, 22:1. 3 “Ne zaman ki yer müthiş bir sarsıntıyla sarsılır.” Zilzâl Sûresi, 99:1.4 “Gök yarıldığı zaman.” İnfitar Sûresi, 82:1. 5 “Gök yarıldığında.” İnşikak Sûresi, 84:1. 6 “Onlar birbirlerine neyi sorup duruyorlar?” Nebe’ Sûresi, 78:1. 7 “Dehşeti herşeyi kaplayan kıyâmetin haberi sana geldi mi?” Gàşiye Sûresi, 88:1.
2 : “Kitaplarına imân etmek.”
3 : 1 “Güneş dürülüp toplandığında…” Tekvir Sûresi, 81:1. 2“Ey insanlar, Rabbinizden korkun. Kıyâmet gününün zelzelesi, muhakkak ki pek büyük birşeydir.” Hac Sûresi, 22:1. 3 “Ne zaman ki yer müthiş bir sarsıntıyla sarsılır.” Zilzâl Sûresi, 99:1.4 “Gök yarıldığı zaman.” İnfitar Sûresi, 82:1. 5 “Gök yarıldığında.” İnşikak Sûresi, 84:1. 6 “Onlar birbirlerine neyi sorup duruyorlar?” Nebe’ Sûresi, 78:1. 7 “Dehşeti herşeyi kaplayan kıyâmetin haberi sana geldi mi?” Gàşiye Sûresi, 88:1.
Önceki Risale: Yedinci Şuâ / Sonraki Risale: Onuncu Şuâ