Dedi ki: “ 1 حَسْبُنَا daki 2 نَا ya dikkat edip seninle beraber lisan-ı hal ve lisan-ı kàl ile kimler 1 حَسْبُنَا ’yı söylüyorlar, dinle” emretti. Birden baktım ki, hadsiz kuşlar ve kuşçuklar ve sinekler ve hesapsız hayvanlar ve hayvancıklar ve nihayetsiz nebatlar, yeşilcikler ve gayetsiz ağaçlar ve ağaççıklar dahi benim gibi lisan-ı hal ile 3 حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ'in mânâsını yâd ediyorlar ve yâda getiriyorlar ki, bütün şerait-i hayatiyelerini tekeffül eden öyle bir vekilleri var ki, birbirine benzeyen ve maddeleri bir olan yumurtalar ve birbirinin misli gibi katreler ve birbirinin aynı gibi habbeler ve birbirine müşabih çekirdeklerden kuşların yüz bin çeşitlerini ve hayvanların yüz bin tarzlarını, nebatatın yüz bin nev’ini, ağaçların yüz bin sınıfını yanlışsız, noksansız, iltibassız, süslü, mizanlı, intizamlı, birbirinden ayrı, fârikalı bir surette gözümüz önünde, hususan her baharda gayet çabuk, gayet kolay, gayet geniş bir dairede gayet çoklukla halk eder, yapar, kudretinin azamet ve haşmeti içinde beraberlik ve benzeyişlik ve birbiri içinde ve bir tarzda yapılmaları vahdetini ve ehadiyetini bize gösterir. Ve böyle hadsiz mu’cizatı ibraz eden bir fiil-i rububiyete ve bir tasarruf-u hallâkıyete müdahale ve iştirak mümkün olmadığını bildirir diye bildim.

Sonra 1 حَسْبُنَا daki 2 نَا da bulunan ene’ye, yani nefsime baktım, gördüm ki: Hayvanat içinde beni dahi menşeim olan bir katre sudan yaratan yaratmış, mu’cizâne yapmış, kulağımı açıp gözümü takmış, kafama öyle bir dimağ, sineme öyle bir kalb, ağzıma öyle bir dil koymuş ki, o dimağ ve kalb ve dilde rahmetin umum hazinelerinde iddihar edilen bütün Rahmânî hediyeleri, atiyeleri tartacak, bilecek yüzer mizancıkları, ölçücükleri ve Esmâ-i Hüsnânın nihayetsiz cilvelerinin definelerini açacak, anlayacak binler âletleri yaratmış, yapmış, yazmış; kokuların, tatların, renklerin adedince târifeleri o âletlere yardımcı vermiş.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Bize yeter.
2 : Biz.
3 : “Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:173.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Altıncı Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

atiye : hediye, bağış, ihsan
azamet : büyüklük, yücelik
cilve : görüntü, yansıma
dimağ : akıl, şuur
ehadiyet : Allah’ın birliğinin her bir varlıkta ayrı ayrı tecellî etmesi, yansıması
ene : ben
Esmâ-i Hüsnâ : Allah’ın güzel isimleri
fârikalı : diğer şeylerden farklı özelliği olan
fiil-i rububiyet : Cenab-ı Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan terbiye ve idare edicilik fiili
gayet : son derece
gayetsiz : sınırsız, sonsuz
habbe : dane, tohum
hadsiz : sınırsız
halk etmek : yaratmak
haşmet : büyüklük, görkem
hayvanat : hayvanlar
hususan : özellikle
ibraz etmek : göstermek
iddihar : biriktirme, depolama
iltibassız : karıştırmaksızın
intizam : disiplin, düzen
iştirak : katılma
katre : damla
kudret : Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarı
lisan-ı hâl : hâl ve beden dili
menşe : kaynak, esas
misl : benzer
mizan : ölçü, denge
mu’cizane : mu’cizeli bir şekilde
mu’cizât : bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz bırakan olağanüstü şeyler
müşabih : benzer
nebat : bitki
nebatat : bitkiler
nev’ : tür
nihayetsiz : sonsuz
Rahmanî : rahmet ve merhameti sonsuz olan Allah tarafından gönderilen
sine : göğüs
suret : biçim, şekil
şerâit-i hayatiye : hayat şartları
tasarruf-u hallâkıyet : Allah’ın varlıkları istediği şekilde yaratma faaliyeti
tekeffül etmek : kefil olmak
umum : bütün, tamamı
vahdet : birlik
yâd etmek / yâda getirmek : anmak, dile getirmek
Yükleniyor...