İkinci vecih: Hayatımdaki cüz’î ilim ve irade ve sem’ ve basar gibi mânâlarıyla Hâlıkımın küllî ve ihâtalı sıfatlarına ve şuûnâtına âyinedarlıktır.

Evet, ben kendi hayatımda ve şuurlu fiillerimde bilmek, işitmek, görmek, söylemek, istemek gibi çok mânâlarıyla bildim ki, bu kâinatın şahsımdan büyüklüğü derecesinde daha büyük bir mikyasta Hâlıkımın muhit ilmini, iradesini, sem’ ve basar ve kudret ve hayat gibi evsafını ve muhabbet ve gazap ve şefkat gibi şuûnâtını anladım; iman ederek tasdik ettim ve itiraf ederek bir mârifet yolunu daha buldum.

Üçüncü vecih: Hayatımda nakışları ve cilveleri bulunan esmâ-i İlâhiyeye âyinedarlıktır.

Evet, ben kendi hayatıma ve cismime baktıkça, yüzer tarzda mu’cizâne eserler, nakışlar, san’atlar görmekle beraber, çok şefkatkârâne beslendiğimi müşahede ettiğimden, beni yaratan ve yaşatan Zât, ne kadar fevkalâde sehâvetli, merhametli, san’atkâr, lütufkâr, ne derece hârika iktidarlı -tâbirde hata olmasın- maharetli, hüşyar, işgüzar olduğunu iman nuruyla bildim, tesbih ve takdis ve hamd ve şükür ve tekbir ve tâzim ve tevhid ve tehlil gibi fıtrat vazifeleri ve hilkat gayeleri ve hayat neticeleri ne olduğunu bildim. Ve kâinatta en kıymettar mahlûk hayat olduğunun sebebini ve herşey hayata musahhar olmasının sırrını ve hayata karşı herkeste fıtrî bir iştiyak bulunduğunun hikmetini ve hayatın hayatı iman olduğunu ilmelyakîn ile anladım.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Üçüncü Şuâ / Sonraki Risale: Altıncı Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âyinedarlık : ayna olma
basar : görme
cilve : görüntü, yansıma
cüz’î : bireysel, küçük, sınırlı
esmâ-i İlâhiye : Allah’ın isimleri
evsâf : vasıflar, özellikler
fevkalâde : olağanüstü
fıtrat : yaratılış, mizaç
fıtrî : doğal, yaratılıştan gelen
hakikî : gerçek, doğru
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
hamd : övgü, minnet ve şükür
hikmet : gaye, sebep
hilkat : yaratılış
hüşyar : uyanık
ihâtalı : kuşatıcı, kapsamlı
iktidar : güç, kudret
ilmelyakîn : kesin bilgiye dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak biçimde öğrenme
irade : dileme, tercih
işgüzar : becerikli, iş görür
iştiyak : çok kuvvetli arzu ve istek
kâinat : evren
kıymettar : kıymetli, değerli
kudret : Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarı
küllî : geniş, kapsamlı
lütufkâr : iyilik ve bağışta bulunan
maharetli : becerikli, hünerli
mahluk : yaratılmış, varlık
mârifet : Allah’ı tanıma, bilme
mikyas : ölçü
mu’cizane : mu’cizeli bir şekilde
muhabbet : sevgi
muhit : her şeyi kuşatan, kapsamlı
musahhar : emir altında boyun eğen
müşahede etmek : görmek, gözlemlemek
saadet : mutluluk
san’atkâr : san’atçı
sehâvetli : cömert
sem’ : işitme
şefkat : acıma, merhamet
şefkatkârâne : şefkatli bir şekilde
şuûnât : Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecelliye sevk eden Zâtına ait kutsal özellikler
şuur : bilinç, anlayış
tâbir : ifade, yorum
takdis : Allah’ı her türlü eksiklik ve çirkinlikten yüce tutma
tasdik etmek : doğrulamak, onaylamak
tâzim : Allah’ın sonsuz azamet ve büyüklüğünü dile getirme
tehlil : “Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur” mânâsındaki “lâ ilâhe illallah” sözünü söyleme
tekbir : “Allah en büyüktür” mânâsında “Allahu Ekber” demek
tesbih : Allah’ı her türlü noksan ve kusurdan yüce tutarak şanına lâyık ifadelerle anma
tevhid : herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve imân etme
vecih : yüz, yön
Yükleniyor...