Beşerin bu arzu-yu bekà gibi ebed tarafına uzanmış ve aktar-ı âleme yayılmış binler menfî ve müsbet arzuları var ki, onları vermekle beşerin iki dehşetli yaraları olan aczini ve fakrını tedavi eden zât ise, ancak sırr-ı vahdetle bütün kâinatı kabzasında tutan Zât-ı Ehad olabilir.

Hem beşerde, kalbinin selâmetine ve istirahatine ait öyle incecik ve gizli ve cüz’î matlapları ve ruhunun bekàsına ve saadetine medar öyle büyük ve muhit ve küllî maksatları var ki, onları öyle bir zât verebilir ki, kalbin en ince ve görünmez perdelerini görür, lâkayt kalmaz. Hem en gizli ve işitilmez gayet mahfî seslerini işitir, cevapsız bırakmaz.

Hem, semâvât ve arzı, iki mutî nefer gibi emrine musahhar ederek küllî hizmetlerde çalıştıracak derecede muktedir olabilsin. Hem insanın bütün cihazatları ve hissiyatları, sırr-ı vahdetle gayet yüksek bir kıymet alırlar ve şirk ve küfür ile gayet derecede sukut ederler.

Meselâ; insanın en kıymettar cihazı akıldır. Eğer sırr-ı tevhidle olsa, o akıl, hem İlâhî, kudsî defineleri, hem kâinatın binler hazinelerini açan pırlanta gibi bir anahtarı olur. Eğer şirk ve küfre düşse, o akıl, o halde geçmiş zamanın elîm hüzünlerini ve gelecek zamanın vahşî korkularını insanın başına toplattıran meş’um ve sebeb-i tâciz bir âlet-i belâ olur.

Hem meselâ: İnsanın en lâtif ve şirin bir seciyesi olan şefkat, eğer sırr-ı tevhid onun yardımına yetişmezse, öyle müthiş bir hırkat, bir firkat, bir rikkat, bir musibet olur ki, insanı en bedbaht bir dereceye indirir. Tek bir güzel yavrusunu ebedî kaybeden bir gafil valide, bu hırkati tam hisseder.

Hem meselâ: İnsanın en lezzetli ve tatlı ve kıymetli hissi olan muhabbet, eğer sırr-ı tevhid yardım etse, bu küçücük insanı, kâinat kadar büyüttürür ve genişlik verir ve mahlûkata nazenin bir sultan yapar. Eğer şirk ve küfre düşse - el’iyâzû billah! - öyle bir musibet olur ki, mütemadiyen zevâl ve fenâda mahvolan hadsiz mahbuplarının ebedî firaklarıyla biçare kalb-i insanîyi her dakika parça parça eder. Fakat, gaflet veren lehviyatlar, muvakkaten iptal-i his nev’inden zahiren hissettirmiyor.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : acizlik, güçsüzlük
âlet-i belâ : belâ aracı
ebedî : sonu olmayan, sonsuz
el’iyâzû billah : “Allah korusun”
elîm : elemli, acılı
fakr : fakirlik, muhtaç olma
gafil : Allah’tan ve âhiretten habersiz olan
gaflet : dalgınlık, âhiret hayatına karşı duyarsızlık
gayet : son derece
hadsiz : sayısız, sınırsız
hırkat : ayrılık ateşi
hissiyat : hisler, duygular
iptal-i his : hissin iptali, duygusuzluk
istirahat : dinlenme, rahatlama
kabza : el
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kalb-i insanî : insan kalbi
lâkayt : duyarsız, ilgisiz
lâtif : güzel, hoş, şirin
lehviyat : eğlenceler, oyunlar
mahbup : sevgili
mahfî : gizli
mahlukât : yaratılmışlar, varlıklar
matlap : istenen, arzulanan
medar : kaynak, eksen
meş’um : kötü, uğursuz
muhabbet : sevgi
muhit : her şeyi kuşatan, kapsayan
muktedir : güç ve iktidar sahibi
musahhar etmek : boyun eğdirmek, hizmetine vermek
musibet : belâ, büyük sıkıntı
mutî : emre uyan, itaatkâr
muvakkaten : geçici olarak
mütemadiyen : sürekli olarak
nazenin : ince, duyarlı
nefer : asker, er
nev’ : çeşit, tür
rikkat : acıma, yufka yüreklilik
saadet : mutluluk
sebeb-i tâciz : rahatsız etme sebebi, aracı
seciye : huy, karakter
selâmet : esenlik, güven
semâvât ve arz : gökler ve yer
sırr-ı tevhid : herşeyin mülk ve idaresinin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma sırrı
sırr-ı vahdet : birlik sırrı
sukut etmek : düşmek, alçalmak
şefkat : acıma, merhamet
şirk : Allah’a ortak koşma
zahiren : görünürde
Zât-ı Ehad : herbir varlıkta birliği tecelli eden Zât, Allah
zeval : gelip geçici olma
Yükleniyor...