Ve onları ihsan etmek “Ona mahsus ve Ona münhasırdır” diyor. Ve gayet şiddetle gayrın müdahalesini reddediyor.

Evet, ebedî bir dâr-ı saadeti kazandıran iman nimetini veren, elbette ve herhalde o dâr-ı saadeti halk eden ve imanı ona anahtar yapan bir Zât-ı Zülcelâlin nimeti olabilir. Başkası bu derece büyük bir nimetin mün’imi olarak mâbudiyetin en büyük penceresini kapayıp, en ehemmiyetli vesilesini kapamaz ve çalamaz.

Elhâsıl, şecere-i hilkatin en müntehâsındaki en cüz’î ahvâl ve semerat, iki cihetle tevhide ve vahdete işaret ve şehadet ederler:

Birincisi: Rububiyetin kâinattaki maksatları onlarda tecemmu ve gayeleri onlarda temerküz ve ekser Esmâ-i Hüsnânın cilveleri ve zuhurları ve taayyünleri ve hilkat-i mevcudatın neticeleri ve faideleri onlarda içtima ettiğinden, onların herbirisi bu temerküz noktasından der: “Ben bütün kâinatı halk eden Zâtın malıyım, fiiliyim, eseriyim.”

İkinci cihet ise: O cüz’î meyvenin kalbi, hem hadîsçe “zahr-ı kalb” 1 denilen insanın hafızası, ekser envaın bir çeşit muhtasar fihristesi ve bir küçük nümune haritası ve şecere-i kâinatın bir mânevî çekirdeği ve ekser esmâ-i İlâhiyenin incecik bir âyinesi olduğu, hem o kalbin ve hafızanın emsalleri ve sikkeleri bir tarzda bulunan bütün kalblerin ve hafızaların kâinat yüzünde müstevliyâne intişarları, elbette bütün kâinatı kabza-i tasarrufunda tutan bir Zâta bakar ve “Yalnız Onun eseriyim ve Onun san’atıyım” derler.

Elhâsıl: Nasıl ki bir meyve, faideliliği cihetiyle, tamam ağacının mâlikine bakar. Ve çekirdeği cihetiyle, bütün o ağacın ecza ve âzâ ve mâhiyetine nazar eder.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Buharî, Nikâh: 14, 25, Fezâilü’l-Kurân: 22; Nesâî, Nikâh 62.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahvâl : haller, durumlar
âzâ : uzuvlar, organlar
cihet : yön, taraf
cilve : görüntü, yansıma
cüz’î : az, küçük, ferdî
cüz’î : küçük, ferdî
dâr-ı saadet : mutluluk yurdu, Cennet
ebedî : sonsuz
ecza : parçalar, kısımlar
ehemmiyetli : önemli
ekser : pekçok
elhâsıl : özetle, sonuç olarak
emsal : benzerler
envâ : türler, çeşitler
Esmâ-i Hüsnâ : Allah’ın en güzel isimleri
esmâ-i İlâhiye : Allah’ın isimleri
fihriste : bir eserin içindekiler bölümü
gayet : son derece
gayr : başkası
halk etmek : yaratmak
hidayet : doğru ve hak yol
hilkat-i mevcudat : varlıkların yaratılması
içtima etmek : toplanmak, bir araya gelmek
ihsan etmek : bağışlamak
intişar : yayılma
kabza-i tasarruf : tasarrufu altında bulundurma
kâinat : evren
mâbudiyet : ibadet edilmeye lâyık olma
mahiyet : esas özellik, nitelik
mâlik : sahip
muhtasar : kısa, özet
mün’im : nimet verici
münhasır : sadece bir şeye veya kişiye ait olan
müntehâ : en son nokta
müstevliyâne : istila eder bir şekilde
nazar etmek : bakmak
rububiyet : Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
semerat : meyveler, neticeler
sikke : damga, mühür
şecere-i hilkat : yaratılış ağacı
şecere-i kâinat : kainat ağacı
şehadet etmek : şahit olmak, tanıklık etmek
taayyün : meydana çıkma, belirlenme
tecemmu : toplanma, bir araya gelme
temerküz : bir merkezde toplanma
tevhid : birleme; Allah’ı bir olarak bilme ve ilân etme
vahdet : Allah’ın birliği
zahr-ı kalb : “kalbin dışı”, yani hafıza duyusu
Zât-ı Zülcelâl : sonsuz büyüklük, yücelik ve haşmet sahibi olan Zât, Allah
zuhur : belirme, ortaya çıkma
Yükleniyor...