SEKİZİNCİ KELİME

1 وَهُوَ حَىٌّ لاَيَمُوتُ tur. Bundaki hüccete gayet kısa bir işaret şudur: Meselâ, nasıl gündüzde çalkanan bir deniz yüzünde ve akan bir nehir üstündeki kabarcıklarda görünen güneşcikler gitmeleriyle arkalarından gelen yeni kabarcıklar, aynen gidenler gibi güneşçikleri gösterip gökteki güneşe işaret ve şehadet ederler ve zevâl ve vefatlarıyla bir daimî güneşin mevcudiyetine ve bekàsına delâlet ederler. Aynen öyle de, her vakit değişen kâinat denizinin yüzünde ve tazelenen hadsiz fezasında ve zerrat tarlasında ve bütün hâdisatı ve fâni mevcudatı kucağına alarak beraber çalkanan zaman nehrinin içinde mahlûkat, mütemadiyen sür’atle akıp gidiyorlar, zâhirî sebepleriyle beraber vefat ediyorlar. Her sene, hergün bir kâinat ölür, bir tazesi yerine gelir. Ve zerrat tarlasında, mütemadiyen seyyar dünyalar ve seyyal âlemler mahsulâtı alındığından, elbette kabarcıklar ve güneşcikler zevâlleriyle daimî bir güneşi gösterdikleri gibi, o hadsiz mahlûkat ve mahsulâtın vefatları ve zâhirî sebepleriyle beraber kemâl-i intizamla terhisleri, gündüz gibi şüphesiz, güneş gibi zâhir bir kat’iyette bir Hayy-ı Lâyemutun, bir Şems-i Sermedînin, bir Hallâk-ı Bâkînin ve bir Kumandan-ı Akdesin vücub-u vücudu ve vahdeti ve mevcudiyeti, kâinatın mevcudiyetinden bin derece zâhir ve kat’îdir diye bütün mevcudat ayrı ayrı ve beraber şehadet ederler.

İşte, kâinatı dolduran bu yüksek sesleri ve kuvvetli şehadetleri işitmeyen ve kulak vermeyen, ne derece sağır ve ahmak ve câni olduğunu elbette anladınız.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “O, kendisine asla ölüm ârız olmayan Hayy-ı Ezelîdir.”
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Birinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem : dünya, evren
bekà : devamlılık, kalıcılık
daimî : devamlı, sürekli
delâlet : delil olma, işaret etme
fâni : geçici
fert : birey
feza : uzay, gökyüzü
gayet : çok
hâdisat : hâdiseler, olaylar
hadsiz : sınırsız
Hallâk-ı Bâkî : hiçbir zaman yok olmayan, varlığı kalıcı ve devamlı olan, her şeyi sürekli olarak çokça yaratan Allah
Hayy-ı Lâyemût : ölümün kendisi için söz konusu olmadığı daimî hayat sahibi Allah
hüccet : güçlü delil, kanıt
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kat’î : kesin olarak
kat’iyet : kesinlik
kemâl-i intizam : mükemmel, kusursuz düzenlilik
Kumandan-ı Akdes : bütün varlıkları emri altında tutan ve her türlü eksiklikten ve âcizlikten yüce olan Allah
mahlûkat : yaratıklar
mahsulât : ürünler
mevcudat : varlıklar
mevcudiyet : varlık
mütemadiyen : sürekli
nevi : çeşit, tür
seyyal : akıcı
seyyar : hareketli, gezici
sür’at : hız
şehadet : şahitlik, tanıklık
Şems-i Sermedî : Devamlı Güneş; bu tabir devamlı olarak herşeyi nurlandıran ve aydınlatan Allah için bir benzetme olarak kullanılır
terhis : göreve son verme, serbest bırakma
vahdet : birlik
vefat : ölüm
vücub-u vücud : Allah’ın varlığının zorunlu oluşu, var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması
zâhir : açık, âşikar
zahirî : açık, görünürde
zerrat : zerreler, atomlar
zevâl : geçip gitme, kaybolma
Yükleniyor...