Ve bir nevi rızık isteyen umum ağaçlara, münasip rızıklarını onlara pek harika bir tarzda koşturduğu gibi, bir nevi maddî ve mânevî rızık isteyen insanın duygularına, akıl, kalb, ruhlarına dahi pek geniş bir sofra-i erzak onlara ihsan ediliyor. Güya kâinat, gül çiçeğinin yaprakları ve mısır sümbülünün gömlekleri gibi birbiri içinde sarılı, yüz binler ayrı ayrı, çeşit çeşit sofralardır ki, o sofralar adedince ve onlardaki taamlar ve nimetler miktarınca dillerle ve ayrı ayrı, küllî ve cüz’î lisanlarla bir Rahmân-ı Rezzâkı, bir Rahîm-i Kerîmi bütün bütün kör olmayana gösterir.

Eğer denilse; “Bu dünyadaki musibetler, çirkinlikler, şerler, o ihatarahmete münâfidir, bulandırıyor.”

Elcevap: Risale-i Kader gibi Nurun risalelerinde bu dehşetli suale tam cevap verilmiş. Onlara havale ile, kısacık bir işareti şudur: Herbir unsurun, herbir nev’in, herbir mevcudun, küllî ve cüz’î müteaddit vazifeleri ve o herbir vazifenin çok neticeleri ve meyveleri var. Ve ekseriyet-i mutlakası, maslahat ve güzel ve hayır ve rahmettirler. Ve az bir kısmı, kàbiliyetsizlere ve yanlış mübaşeret edenlere veya ceza ve terbiyeye müstehak olanlara veya çok hayırları sümbül vermeye vesile olanlara rastgelir; zâhirî, cüz’î bir şer, bir çirkinlik olur, bir merhametsizlik görünür. Eğer o cüz’î şer gelmemek için rahmet tarafından o unsur ve küllî mevcut o vazifesinden men edilse, o vakit bütün hayırlı, güzel sair neticeleri vücut bulmaz. Bir hayrın ademi, şer ve bir güzelliğin bozulması, çirkinlik olması itibarıyla, o neticeler adedince şerler, çirkinlikler, merhametsizlikler husul bulur. Demek birtek şer gelmemek için yüzer şerler, merhametsizlikler irtikâp edilir ki, bütün bütün hikmete, maslahata, rububiyetteki rahmete muhalif düşer.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Birinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem : hiçlik, yokluk
cüz’î : ferdî, küçük, az
ekseriyet-i mutlaka : büyük çoğunluk
güya : sanki
hayr : iyilik, güzellik
hikmet : fayda, gaye; birşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması
husul : meydana gelme
ihata : kapsama, kuşatma
ihsan : bağış, ikram, lütuf
ihtiyat : dikkat, tedbir
irtikâp etmek : yapmak, işlemek
itibar : özellik
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
küllî : büyük, kapsamlı
lisan : dil
maslahat : fayda, gaye
men etme : yasaklama
mevcud : varlık
muhalif : aykırı, zıt
musibet : belâ, felaket
mübaşeret etme : bir işe girişme, başlama, yapma
münâfi : aykırı, zıt
münasip : uygun
müstehak : hak etmiş, lâyık
müteaddit : bir çok, çeşitli
nevi : çeşit, tür
Rahîm-i Kerîm : herbir varlığa rahmet ve merhametiyle tecelli eden ve cömertlik sahibi Allah
Rahmân-ı Rezzâk : rahmet ve merhameti bütün varlıkları kuşatan ve bütün varlıkların rızıklarını bol bir şekilde tekrar tekrar veren ve ihtiyaçlarını karşılayan Allah
rahmet : şefkat, merhamet
rızık : Allah’ın ihsan ettiği nimetler, yiyecekler
risale : mektup; Risale-i Nur Külliyatı’ndan her bir bölüme verilen isim
Risale-i Kader : Kader Risalesi; Risale-i Nur Külliyatı’ndan Yirmi Altıncı Söz
rububiyet : Rablık; herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
sair : diğer, başka
sofra-i erzak : herkesin istifade ettiği rızık sofrası
su-i ihtiyar : iradenin kötüye kullanımı
şefkat : acıma, merhamet
şer : kötülük, fenalık
taam : yiyecek
umum : bütün
unsur : madde, parça
valide : anne
vücut : varlık
zahirî : açık, görünürde
Yükleniyor...