SEKİZİNCİ KELİME

1 غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلاَ الضَّاۤلِّينَ dir. Bundaki hüccete kısa bir işarettir:

Evet, tarih-i beşer ve kütüb-ü mukaddese, tevatürlere ve küllî ve kat’î hâdisat ve malûmat ve müşahedat-ı beşeriyeye istinaden bilittifak, sarih ve kat’î bir sûrette haber veriyorlar ki, sırat-ı müstakîm ehli olan peygamberlere (aleyhimüsselâm) binler vâkıatta istimdatlarına harika bir tarzda gaybî imdat gelmesi ve onların istedikleri aynen verilmesi ve düşmanları olan münkirlere yüzer hâdisatta aynı zamanda gazap gelmesi ve semâvî musibet başlarına inmesi, kat’î, şeksiz gösterir ki, bu kâinatın ve içindeki nev-i beşerin hâkim ve âdil ve muhsin ve kerîm ve azîz ve kahhar bir mutasarrıfı, bir Rabbi var ki, Nuh ve İbrahim, Mûsâ ve Hûd ve Salih gibi (aleyhimüsselâm) çok nebîlere pek harika bir surette tarihî ve geniş hâdiselerle muzafferiyet ve necatları vermiş; ve Semûd ve Âd ve Firavun kavimleri gibi çok zâlimlere ve münkirlere dahi, peygamberlere isyanlarına mukàbil dünyada dahi bir ceza olarak başlarına dehşetli semâvî musibetler indirmiş.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Gazabına uğrayanların ve sapıtmış olanların yoluna değil.” Fâtiha Sûresi, 1:7.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Beşinci Şuâ / Sonraki Risale: Birinci Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âdil : adalet sahibi, adaletle iş gören, herşeyin hakkını veren
aleyhimüsselâm : Allah’ın selâmı onların üzerine olsun
aynelyakîn : gözlem ve müşahedeye dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
azap : acı, sıkıntı
aziz : izzetli, şeref ve yücelik sahibi
bilittifak : ittifakla, fikir birliğiyle
gaybî : görünmeyen âleme ait
gazap : öfke, kızgınlık
hâdisat : hâdiseler, olaylar
hâdise : olay
hadsiz : sonsuz, sınırsız
hakikat : gerçek,doğru
hâkim : hükmeden, herşeyi hükmü altında tutan, herşeye galip olan
hüccet : delil, kanıt
ilmelyakîn : ilme ve sağlam delillere dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
imdat : yardım
inkâr : inanmama, kabul etmeme
istimdat : yardım dileme
istinaden : dayanarak
itikad : inanma
kahhar : herşeye boyun eğdiren, mutlak galip gelen, kahreden
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kanaat : inanma, razı olma
kat’î : kesin
kerîm : ikram, ihsan ve cömertlik sahibi
küllî : büyük, kapsamlı
kütüb-ü mukaddese : kutsal olan kitaplar
malûmat : bilgiler
muhsin : bağış ve iyiliklerde bulunan
mukàbil : karşılık
musibet : belâ, felaket, sıkıntı
mutasarrıf : tasarruf hakkı olan, mülkünde dilediği gibi tasarruf eden, her işi kendi istek ve kurallarına göre idare eden
muzafferiyet : başarı, zafer kazanmak
münkir : inkâr eden, inançsız
müstehak : hak etmiş, lâyık
müşahedat-ı beşeriye : insanların gözlemleri, şahit olduğu olaylar
nebî : peygamber
necat : kurtuluş
nev-i beşer : insanlar
nihayetsiz : sonsuz
Rab : herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah
sarih : açık
semâvî : Allah tarafından olan, İlâhî
sırât-ı müstakîm ehli : dinin belirlediği dosdoğru yolda olanlar
sûret : şekil, biçim
şeksiz : kuşkusuz, şüphesiz
tarih-i beşer : insanlık tarihi
tevatür : yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluk tarafından verilen haber
vâkıat : olaylar
zâlim : zulmeden, haksızlık eden
Yükleniyor...